78
sel olarak, sinema diliyle düşünmek gerekir. Ve tabii
onu film hâline getirirken de...
Sinema, tamamen görseldir. Öykü ve roman, bü-
tünüyle bir yazı etkinliğidir. Bunun için bir uyarla-
ma filmi seyrederken, metni unutmakta yarar var-
dır.
Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü, Hanımın Çiftliği,
Kuyucaklı Yusuf, Selvi Boylum Al Yazmalım, Fahriye
Abla
gibi metinler, okur için ne ifade ederse etsin,
metni unutarak seyretmelidir filmi. Çünkü sey-
redilecek olan sonuçta bir şiir, öykü, roman değil,
bir filmdir. Bu filmi çeken, filmin senaryosunu ya-
zan kişi de herkes gibi bir okurdur sonuçta. Kendi
okumasını aktarmaktadır beyaz perdeye. O, metni
öyle okumuştur, öyle görmüştür; metin, onda bun-
ları diriltmiş, bunları harekete geçirmiştir. Okurun/
seyircinin, ondan kendi hayal ettiklerini tıpatıp can-
landırmasını beklemesi haksızlıktır. Kaldı ki, aynı
kitabı okuyan iki kişinin birinin hayal ettikleriyle,
diğerinin hayal ettikleri de aynı olmayabilir. Sorun,
metnin ruhuyla filmin ruhu arasındaki tutarlılıktır.
Yazarın kalemiyle yönetmenin kamerasının buluştu-
ğu noktasındaki uyumdur.
46
Sinemanın malzemesi görüntüdür, edebiyatın ise
kelimelerdir. Biri ses-görüntü temeline otururken
diğeri yazı temeline oturmaktadır. Ses ve görüntü
insanların ilgisini daha kolay çekerken yazı emek is-
teyen, sabır isteyen bir özelliğe sahiptir, dolayısıyla
ilgi devşirmesi zordur.
46 Sıddık Akbayır;
Edebiyatın Sinemadaki Öyküsü
, Dünyanın Öyküsü, S. 3,
Haziran-Temmuz 2012.