SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Şûle Yüksel
ŞENLER
- 48 -
o kadar muvaffak olamıyorum, şaşkına döndüm ve o yüzden
resminizi suya attım.”
Bir süre Ermeni bir terzinin yanına dikiş kursuna gönderdi
annem. O yaşımda her türlü giysiyi dikecek yeteneğim vardı
ve ileride en çok pardesü ve başörtü üzerine çalışacağımı o
zamanlar aklımdan bile geçirmiyordum. Musikî dersleri de
aldım uzun zaman. Ben radyo sanatçılarını yetiştiren Nevzat
Balkır hocadan kânun dersleri aldım, kardeşimGonca ise Ulvi
Ergililer’den ney dersleri aldı. Sonra Nevzat Hoca’nın ailesiyle
de tanıştık. Her hafta Cumartesi bize geliyordu. Hem ders ve-
riyordu hem akşam birlikte yemek yiyorduk.
Özer ağabeyim, Üstad Bediüzzaman ile tanışmış, bizzat onun
hizmetlerinde bulunmuş biriydi. O bize bu yaşantımızdan do-
layı sürekli kızıyor, annemin açık, makyajlı hâline üzülüyor,
bize sürekli yalvarıyordu. Öte yandan asri hayatın gerekleri
neyse aynen uyguluyorduk. Yine bir gün, misafirler ile ye-
mekteyiz. Babam ud, hocam keman, kız kardeşim ney, ben de
kânun çalıyoruz, fasıl heyeti gibi bir şey... Ağabeyim geldi; bizi
o hâlde görünce arka balkondan bahçeye atladı “Allah size hi-
dayet versin”, diyerek gitti.
O zamanlar 55-56’lı yıllar ve Kıbrıs Mitingleri yapılıyor, ir-
ticalen ateşli konuşmalar yapıyorum, ağladığımı biliyorum.
Çünkü o kadar duyarak konuşuyorum ki... Gayem kürsülere
çıkmak, oralarda görülmek değil. Halk beni dinlesin, alkışla-
sın hiç değil, içimdeki yangını aksettiriyorum. On sekizimde
bir Kıbrıslı genç kız olarak Kıbrıs mitingindeyim. Tamamen