SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Şûle Yüksel
ŞENLER
- 40 -
retmenimdi. Hatta ilk geldiğinde yakışıksız sözler sarf etmiş-
tim ona.
İlk öğretmenim 40 yaşlarında bir hanımdı. Bir gün geldi, ta-
yini çıkmış, bize “Çocuklarım, ben gitmek zorundayım. Size
yeni bir öğretmen ders anlatacak” dedi. Hiçbirimiz istemiyo-
ruz yeni öğretmeni, en çok ben itiraz ediyorum, ilk öğretme-
nin yeri herkeste ayrıdır. “Öğretmenim, gitmeyin” diye sıraya
kapanmış ağlıyorum. Alışmışım, bağlanmışım, ayrılmak zor
geliyor çocuk yüreğime... “İstemiyorum, istemiyorum” diyo-
rum. “Başka okulda öğretmeni olmayan çocuklar varmış” der-
ken öğretmenim, yeni öğretmen içeri giriyor. Bende en ufak
bir değişiklik yok. “Bak Şenler, yeni öğretmeniniz geldi. Ne
kadar güzel, ne kadar tatlı değil mi?” diyor. Ağlıyorum ama
öğretmenim güzel sözlerle methedince kafamı sıradan kaldı-
rıp bakıyorum. Yeni öğretmenin yüzünde doğuştan bir yanık
lekesi var. Ben bunu görünce burnumu çeke çeke ağlamaklı
bir sesle “Yanağı da yanıkmış” diyerek tekrar sıraya kapanı-
yorum. Yeni öğretmen yanıma geliyor; “Şenler, göreceksin,
biz senle çok iyi arkadaş olacağız. Yüzüm yanık ama ben seni
çok seviyorum”, diye tatlı sözlerle gönlümü fethetmeye çalıştı.
Gerçekten de dediği gibi çok iyi arkadaş olduk.
Hastaydım, beni evimizde ziyaret etmişti. Zaman zaman gelir-
di. Bir çocuk romanı almış bir keresinde, onu da “En çalışkan,
gözde talebeme...” diye imzalamıştı.
Bir gün öğretmen, masasında hem ders yapıyor hem beyaz ip-
likle bir şeyler örüyor. Epey ördü ördü. Bir de baktım kolala-