SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Şûle Yüksel
ŞENLER
- 54 -
rüşmeye başladım. O dönem bozkurtçuların fikirleri bana çok
heyecan veriyordu. Kızların isimleri Sevgi ve Mesrûre iken
Ayzıt, erkeklerin isimleri İsmail iken Yamtar ve Şaman gibi
isimlerle değiştiriliyordu. Bu isimler Atsız’ın hayran olduğum
Bozkurtlar
,
Bozkurtların Ölümü
romanlarında geçen isimler-
di. İçlerine girip, araştırdıkça mâkul görüşler olmadığını anla-
dım ve o çevreden ayrıldım. Zira, tanıma fırsatı buldum, Laz,
Çerkez, Kürt, Arap, Gürcü kökenli Müslümanları bizden ka-
bul etmiyor safkan Türk olma şartını arıyorlardı. Namaz kılan
müminleri ise “Ümmetçi”, diyerek küçümsüyorlardı. Ama bu
arada arayışlarım devam ediyor, milliyetçi cephelerin birinden
girip diğerinden çıkıyorum. Yok! Hiçbirisi ağabeyimin bize
anlattıkları kadar güzel gelmiyor, ruhumu doyurmuyordu...
Ağabeyimin arkadaşı, Şûle Yayınevi’nin de sahibi Kemal Ural
bir mecmua çıkarmaya karar veriyor;
Şûle
isminde... İnsanın
içinde kıpır kıpır duyguların doğmasına sebep olan, tefekküre
sevk eden, âdeta ismimle bana hitap eden bir mecmua. Sekiz
sayı çıktı,
Şûle
’de iki tane şiirim yayınlandı,
Huzur Sokağı
’nı
Şûle Mecmuası için tasarladım ama kapanınca kalakaldı.
Bir gün, ağabeyim sarılık geçirip ölüm tehlikesiyle karşı kar-
şıya kalmıştı. O zaman hastaneye kaldırmıştık. Ben ve annem
de hastanede, ağabeyimin yanındaydık. Sürekli ağlayıp yal-
vararak, bir ihtiyacı olup olmadığını soruyordum. Bize dedi
ki; “Siz benim isteğimin ne olduğunu biliyorsunuz.” Hemen
atılıp “Ağabey, yapamayacağımız işleri bizden isteme!” dedim.
O da “İsterseniz yaparsınız” dedi. Bir ara sustuk. Daha sonra