SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Şûle Yüksel
ŞENLER
- 55 -
bana; “Şûle, senden son bir kez bir şey istiyorum. O da Risâle-i
Nur toplantılarına katılmandır” dedi. Ağabeyim gitti gidiyor.
Canıgönülden kendisine; “Ağabey, sen yeter ki iste, ben gide-
ceğim. Sana söz veriyorum!” dedim. Fakat nasıl gideceğimi
bilmediğimi söyledim. Bana “Falanca ağabeyimizin yaşlıca bir
annesi var. O sana gelecek, götürecek, onunla beraber gider-
sin.” dedi.
Annem gelmedi, ilk olarak ben gittim. O günkü toplantıda be-
nimhiç alışmadığım, görmediğimbir manzara... Örtüleri upu-
zun, yerlere, ayak bileklerine kadar uzanan elbiseleri ile on-on
beş hanımdı. Hepsi kar gibi, papatya tarlası gibi... İçlerinden
birisi, oldukça genç ve yeni evlenmişti. O, Risâleler’den parag-
raflar okuyordu. Diğerleri yaşlıydı, okunanları tam olarak an-
lamasalar da yine sadıkane davranıp toplantılara geliyorlardı.
Ben bu manzarayı görünce çok etkilendim ve belki de hidaye-
timin ilk tohumları burada atıldı. Ezildim, büzüldüm, utan-
dım. Ev sahibinden bir ceket istedim fakat üzerime olmuyor.
Başımda kocaman bir topuz, küçücük bir şifon bağlamışım.
Manikürlü, boyalı, uzun tırnaklarımla mahcup ve çekingen
büzülüyorum oturduğum yerde...
Daha sonraki derslere annemle birlikte gittim. Sürekli soh-
betleri takip ediyorum. Ama bu zaman zarfında çok tenkitkâr
nazarlarla karşılaşıyorum. Aslında memnun oluyorlar gelişi-
mize fakat yine de beni incelemeden edemiyorlar. Biri eğili-
yor arkadan topuzuma bakıyor, öbürü bacaklarıma bakıyor,
bir diğeri tırnaklarıma... Birisi dayanamayıp “Nedir bu tır-