SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Şûle Yüksel
ŞENLER
- 45 -
reyim mi size?” Herkes susuyor tabii. “Şenler, gel” dedi. İşaret
etti. Kıpkırmızı oldum, ateş gibi yanıyorum. Bir taburenin üs-
tüne çıkarttı beni; “Bakın” dedi, “Yaka ilk günkü gibi, önlük
ilk günkü gibi, şu ayakkabılar bakın sanki mağazadan daha
yeni alınmış... Kaç kere boyanıp, parlatılmış, işte Yüksel Şenler
size bir örnektir.” Aslında çok güzel bir şey, örnek gösteriyor
ama ben tüm arkadaşlarımın yanında yardım alan olarak teş-
hir ediliyorum. Annemin de ciğeri deliniyor ama o hiç belli
etmiyor durumunu. Evladının bu halde olmasına da dayana-
mıyor. Çok üzülüyor, ağlıyor. Lakin maddiyat yok, alamıyor
da. Bu durum bir müddet böyle devam etti. O zaman zarfında
ağabeylerim de ben de okulun fakirlere olan yardımından fay-
dalandık. Ben orada tabureye çıkmış, örnek olarak gösterilmiş
bir öğrenci; o gün eve ağlayarak gelişimi hiç unutmuyorum.
Öyle kısa bir yokluk devresiydi ama bayağı sarsıcı geçti.
Ortaokuldan sonra okuldan alınışımda bazı imkânsızlıkların
da etkisi vardı tabii ama beni korumaya çalışmaları başlıca
sebepti. Modern bir hayatı benimseyip yaşamalarına rağmen
benim okula yalnız gidip gelmeme karşılardı. Annem, “Kızım,
devir çok kötü, seni gözümden bile sakınırım.” diyordu. Okul
arkadaşlarımla bile annelerimiz olmadan yalnız görüşmem
imkânsızdı. Görüşülecekse onlar da yanımızda olacaklardı.
Kerime Nâdirvâri Hikâyeler ve “Şûle”
14-15 yaşlarındayken hikâyelerimi alıp annemle birlikte Safa
Önal’ın yönettiği Yelpaze dergisine gidiyoruz. Okuyor, be-
ğeniyor, ama “Böyle olmamalıydı Kerime Nâdir tarzı” diyor.