SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Şûle Yüksel
ŞENLER
- 46 -
Hakikaten o dönem çevremdekiler de böyle düşünüyor. Belki
de Kerime Nâdir’i çok okumamdan kaynaklanan bir etki. En
meşhur romancının tarzına benzetilmek hoşuma gidiyor.
Fakat Safa Önal bu tarz hikâyelerimi yayınlayamayacağını,
yeni hikâyeler getirmemi söylüyor. Devrik cümleler, uydu-
rukça kelimeler kullanmamı istiyor. “Çok istidadınız, çok ka-
biliyetiniz var ama böyle olmamalı!” diyor, “Siz romantik ve
dramatik mevzuları ele alıyorsunuz, hâlbuki insan gerçekçi
olmalı.” Bunları duyunca benim edebiyat sahasındaki o ince
his ve duygu âlemim alt üst oluyor.
Daha sonra uydurukça kelime ve devrik cümlelerle bir hikâ-
ye yazıp götürdüm. Kendi yazdığım hikâyeye kendim gülü-
yorum. Okuyor ve “Fevkalâde, harika, yeni bir yazar doğdu”
diyor. Ve benim yazarlığım böyle başlıyor. Daha sonra, 15-18
yaşlarında Yeni İstanbul gazetesinin gençlik köşesine yazılar
gönderiyorum. Gökhan Evliyaoğlu’nun ve rahmetli Peyami
Safa’nın bulunduğu dönemde, gençlik köşelerinde yazılar ya-
zıyorum.
Diğer yandan guaj boya ile resim çalışıyorum. Tahta tabak-
lara Osmanlı saray kadınlarının o tüller içindeki yaşmaklı
yüzlerini çiziyorum. Kadın gazetesinde yazarken ilânlarımızı
hazırlayan bir ressam vardı Yüksel Bey isminde. Bir gün ona
dedim ki: “Yüksel Bey, siz ressamsınız ama ben amatör resim
yapıyorum. Benim bir eksiğim var, gölgelemeleri yapıyorum
ama tam düşüremiyorum. Acaba bana yardımınız dokuna-
bilir mi?” Yüksel Bey, “Hay hay Şûle Hanım, buyurun” dedi.