SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
İsmail KARA
- 157 -
sanayileşmeye karşı çıktı. Harbi, insanlığın kurtuluş yolların-
dan biri olarak anlattı, bunlar yüzünden üniversiteye alınma-
dı. Yoksa aleyhinde oy kullanan, çekimser kalan çoğu yaşdaşı
akademisyen onun ihatasının ve hocalık istidadının tamamen
farkında idiler. Aradıkları bilgi ve ders takriri değil kulluk ve
uyumdu. Yine bu istisnaî ve ahlaki vasıflarından dolayı arka-
daşları ve talebelerinin bir kısmı yanından çabuk uzaklaştı;
kendileriyle birlikte onun da adının anılmasını istemediler,
fikirlerinin kaynağında onun olduğunun bilinmesinden ürk-
tüler. Yol ayrımlarında tercih edilmedi, “hadi birini göster”
dendiğinde onun adı bilerek atlandı.
***
Hoca ahirete göçtüğünde (10 Temmuz 1975) yaz tatili dola-
yısıyla köyde idim. Yakıcı ve yıkıcı haberi radyodan duymuş-
tum. Babamı haberdar ettiğimde yüzüne acıyla, ızdırapla ka-
rışık bir tebessüm yayılıverdi. Çoğu zaman yaptığı gibi yüksek
sesle ve başını sallayarak “Allah rahmet etsin” dedi ve ekledi:
“Onların büyük hizmetleri var, onlar ölmez. Hocalık böyle bir
meslektir. Talebeleri, kitapları onu hem bu dünyada hem de
ebedi dünyada yaşatacak... Müminlerin öteki dünyada da gü-
zel bir hayatı var... Cenabı Allah öyle vadediyor. Fakat talebe-
leri yetim kaldı... O kafa, o ilim nasıl çürüyecek! Bu da Allah’ın
bir hikmeti. Hepimiz öleceğiz fakat hocalar vefat edince on-
larla birlikte o ilmin, o zekânın, o bereketin de toprağın altına
gitmesi bana çok ağır geliyor yahu! İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi
râci’ûn”. Gözleri dolmuştu, kalktı başka tarafa yöneldi.