 
          117
        
        
          Hiç şüphesiz Sezai Karakoç, Diriliş dergisi etrafın-
        
        
          da topladığı gençlerin sadece edebî yeteneklerini
        
        
          geliştirmek için uğraşmıyor, aynı zamanda onları
        
        
          Diriliş nesline dâhil etmek istiyordu. Bütün amaç-
        
        
          lar bu büyük amacın parçasıydı sadece. Akif İnan
        
        
          Sezai Karakoç’u Maraş Lisesi son sınıfta iken oku-
        
        
          maya başlar.
        
        
          “Körfez”
        
        
          adlı kitabını bir arkadaşından
        
        
          alıp okumuştur, fakat beğenmemiştir. Çevresindeki
        
        
          herkes Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Alâeddin
        
        
          Özdenören.. Karakoç’u sevip ellerinden kitaplarını
        
        
          bırakmamalarına rağmen Akif İnan’ı hiç açmamıştır
        
        
          bu şiirler. Onun için arkadaşlarıyla sürekli tartışma
        
        
          içerisindedir. Ne de olsa Akif İnan klasik usulde
        
        
          aruz vezni ile şiir yazmaktadır.
        
        
          Birkaç yıl sonra Akif İnan üniversiteye başlar (1961).
        
        
          Aynı zamanda Hilal Yayınevi’ni yönetmektedir.
        
        
          Günlerden bir gün Sezai Karakoç dergiyi ziyarete
        
        
          gelir. Tanışır konuşurlar. Şiirinin yanı sıra son za-
        
        
          manlar Karakoç’un bazı yazılarını da okumuş ve bu
        
        
          yazılardan çok etkilenmiştir.Akif İnan bu karşılaşma
        
        
          anını şöyle anlatır:
        
        
          “Karşımda gayet seviyeli ve derinlik-
        
        
          li bir fikir ve sanat adamı belirmişti. Düşünüyordum: Bu
        
        
          denli tutarlı bir adam nasıl olur da Körfez’deki o şiirleri
        
        
          yazmış bulunur. Bu düşüncelerimi Karakoç’a da anlattım.
        
        
          Bir de nasihat çektim kendisine: “Yazıların iyi, yazma-
        
        
          ya devam et dergimize de gönder. Ama şiirden vazgeç ya
        
        
          da otur vezinli kafiyeli, dengeli tutarlı şiirler yaz”dedim.
        
        
          Karakoç’sa sükûnetle tebessüm ederek dinlemişti beni.
        
        
          Hatta yer yer de bana hak vererek: “Benim vezinli şiirle-
        
        
          rim de var” demişti. Bu karşılaşmamız, Karakoç’u bana
        
        
          sevdirmişti. O sevgiyle yazdıklarını daha da önemseyerek