32
buçuk ay Balmumcu Garnizonu’nda tutulmuş, dar-
be sonrası ilân edilen genel affa rağmen, 5816 sayılı
kanun sadece Necip Fazıl aleyhine istisna edilmiş
ve 15 Ekim 1960’da Toptaşı Hapishanesi’ne nakle-
dilmiştir. Genel affa rağmen bir buçuk yıl hapis yat-
mıştır. Söz, 18 Aralık 1961’de tahliye edilen ve
Son
Posta
gazetesinde yazmaya başlayan Necip Fazıl’a
gelince Karakoç bir 27 Mayıs değerlendirmesi yap-
mış, bu değerlendirme Türkiye’nin meseleleriyle
derinleşmiş, söz
İkinci Yeni’
ye geçmiş ve meseleler
İkinci Dünya Savaşı’yla bağlantılandırılarak tamam-
lanmış; Karakoç konuştukça üç arkadaşın gözünde
devleşmiştir. Karşılarında büyük bir düşünürün,
bilge bir kişiliğin durduğuna kani olmuşlar ve bir
daha da ondan ayrılmamışlardır.
Sezai Karakoç daha önce tanıştıkları hiç kimseye
benzememektedir. Sohbet, gençleri tam anlamıyla
büyülemiştir. “Adam” tam bir deryadır. Tanıştıkları
gün cumartesidir ve memurlar öğleye kadar mesai
yapmaktadır. Mesai bitiminde daireden ayrılırken
Karakoç, dairenin merdivenlerinde durarak,
“Keşke
bir dergimiz olsaydı da burada konuştuklarımızı bu dergi-
de yazsaydık.”
der. Bunun üzerine Rasim Özdenören,
daha önce irtibatları bulunan Abidin Mümtaz
Kısakürek’in çıkardığı ve yayınına ara vermiş
Türk
Sanatı
dergisini hatırlar. Abidin Mümtaz, yayınına
ara verdiği dergiyi isterlerse çıkarabileceklerini söy-
lemiştir gençlere.
Rasim Özdenören, Karakoç’un bu teklifi hemen
kabul edeceğini düşünmektedir. Fakat biraz dura-
layan Karakoç,
“Ama biz Müslümanız.”
der. Bu hiç-