42
“
Ankara’da İsmet Paşa
/
Tuman gitti görmedin mi
?” tür-
küsünün bütünAnadolu’da söylendiği İkinci Dünya
Savaşı yıllarında, memurlara ilişkin bu ayrıntı önem
arz etmektedir: Devlet memurlara yardım etmekte-
dir. Bu yardımlar sayesinde memurlar maddi sıkıntı
çekmemektedir. Fakat memur
çocuğu ikizler nere-
deyse ilkokul çağına kadar entari giymiştir. İkizlerin
üç yaşındayken birlikte çekilmiş entarili fotoğrafla-
rında Alâeddin sarı saçlarıyla ve bütün sempatikli-
ğiyle gülümserken Rasim’in kaşları çatıktır.
İlkokul öncesi Alâeddin daha sempatiktir. Herkes
Alâeddin’i daha çok sever. Rasim Özdenören, bu
yıllarda, annesinin, kendisini,
“Herkes Alâeddin’i se-
viyor, bari bu da benim çocuğum olsun.”
diyerek sevdi-
ğini hatırlamaktadır.
“O sıralarda Maraş’ta abdal denilen insanlar sünnetçilik
de yaparlardı. Bunlar sokaklarda sünnetçi diye bağırarak
gezerlerdi. Maraş çocuklarının neredeyse hepsini bu ab-
dallar sünnet etmiştir. Bir defasında, yine bunlardan biri
sünnetçi diye bağırarak evimizin önünden geçerken dayı-
mın hanımı, bu çocukları sünnet ettirelim demiş. Annem
kabul etmemiş. Tanıdıkları bir operatör varmış, bizi ona
sünnet ettireceğini söylemiş. O sıralar bizim için sünnet
hazırlıkları başladı. Sünnet için özel entarilerimiz dikildi.
İlkin Alâeddin sünnet olacaktı. Bas bas bağırıyor, doktora
ağzına geleni söylüyordu. Ortalığı birbirine kattı. Ağladı.
Ben onun ortalığı birbirine katmasının herkesi tedirgin
ettiğini gördüğüm için bağırmamaya karar verdim. Fiilen
dişimi sıktım. Canım yandı. Bağırmadım; ama gözlerim-
den akan yaşları zaptetmeye gücüm yetmedi. Alâeddin’in
yanına beni de yatırdıklarında o hâlâ bağıra bağıra ağlı-