Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 25

23
Böylesi bir ortamdan Alâeddin Özdenören’in,
Rasim Özdenören’in, Cahit Zarifoğlu’nun, Erdem
Bayazıt’ın, Âkif İnan’ın nasıl sıyrılıp çıktığını hep
merak etmişimdir. Anlaşılan odur ki grubu Nuri
Pakdil üzerinden Sezai Karakoç’a bağlayan bir çiz-
gi, ince bir kader çizgisinin de dokunuşuyla deği-
şimlerinde etkili olmuştur. Oysa Rasim Özdenören,
“Bizim kuşak, Sezai Karakoç’u tanıdığında, zaten belli bir
çizgiye gelmişti. Onun bizim üzerimizdeki etkisi sanatın-
dan çok, düşüncesiyle belirgindir.”
demektedir. Rasim
Özdenören’e göre aynı durum Necip Fazıl’la Sezai
Karakoç arasında da geçerlidir:
“Necip Fazıl’ın Sezai
Karakoç üzerindeki etkisi de şiiriyle değil, açtığı düşünce
ortamıyladır.”
Biz Karakoç’a geldiğimizde hazırdık,
okumamızı yapmıştık, derken Rasim Özdenören sa-
natı kastetmektedir. Sanat hazırlığımız vardı; fakat
fikir plânında arayışımız sürüyordu demektedir.
Bu kuşağın böylesi bir ortamdan sıyrılıp çıkabilme-
sinin sebepleri önemlidir; çünkü bu kuşağın hikâye-
si 1950’lerdeki lise öğrenimlerinden, ilk sayısı Aralık
1976’da çıkan
Mavera
dergisine kadar, edebiyatımız-
da yeni bir dalgalanmaya yol açan genç İslâmcıların
hikâyesidir. Bu hikâye Nâmık Kemal, Mehmet Âkif,
Necip Fazıl, Sezai Karakoç çizgisinin 1960’larda ço-
ğalmaya başlamasının; hem kendi içinde Necip Fazıl,
Sezai Karakoç gibi tek adam etrafına örülerek ger-
çekleşebilen bir yürüyüşün eser vererek çoğalması
ve dolayısıyla tek adamdan çok adama geçiş süreci-
nin başlaması, hem de büyük plânda Türk edebiya-
tındaki tekli bakış açısının yıkılarak yerine çoğulcu
bir bakış açısının yerleştirilmesinin hikâyesidir. Bu
1...,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24 26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,...156
Powered by FlippingBook