38
Ablaları Necibe ve Nedime, oğlanlardan yirmi ay
önce doğmuştur. Abla Necibe yakalandığı bir hasta-
lık yüzünden henüz dokuz aylıkken ölmüştür. Abla
Nedime’yse hâlâ hayattadır. Alâeddin Özdenören,
kendisiyle yapılan söyleşilerde, mektuplarından bi-
rinde ve
Unutulmuşluklar
’da ablasının iki yaşınday-
ken öldüğünü söylemektedir. Buna karşılık Rasim
Özdenören, ablalarının dokuz aylıkken öldüğün-
den emindir.
Alâeddin Özdenören’in hayatını kökten değiştiren,
onu büyük bir yalnızlık ve ızdırap içinde bırakan
oğlu Kerem’i kaybetmenin üzüntüsünü, henüz be-
bekken kaybettikleri ablalarında araması, hem de
yıllar sonra çok manidardır. Oğlunun üzüntüsü ve
ona duyduğu özlem yıllar öncesine uzanmaktadır.
Bir yansıtma yaparak yeğeni Merve Özdenören’e
yazdığı bir mektupta şunları demektedir:
“İnanır
mısın, hiç yüzünü görmediğim hâlde Necibe ablamı özler
dururum. Hiç bilmediğim, yepyeni bir duygudur o bende.
En küçük ayrıntılarına kadar ve somut olarak gözümün
önünde. Kerem’le el ele tutuşup irem bahçelerinin kapı-
sında. Çok, ama çok seciyeli bir insan olan babamın da
cennette olduğuna inancım tam.”
İkizler bahsinde açıklanamayan, son derece ilginç
bir bilgi yaşar ailenin kültüründe. Baba Hakkı Bey,
evlenmeden önce, nişanlıyken ruhsal bir sıkıntıya
duçar olmuş ve tedavi olmak için İstanbul’a, Fransız
Hastanesi’ne gitmiştir. Burada tedavisi tamamlanıp
taburcu olacağı sıra, işlemlerini yapan hemşireler-
den birisi Hakkı Bey’in evli olup olmadığını sorar.
Hakkı Bey’i taburcu etmek için İstanbul’da yaşayan