41
İkinci Dünya Savaşı Yılları
İkizler İkinci Dünya Savaşı’nın içine doğmuştur.
Yokluk yıllarıdır. Herkes savaşın etkisi altındadır.
Alâeddin Özdenören, “nasıl oldu bilinmez, kıtlık
bütün şiddetiyle bastırdı” derken sadece Maraş’ı
değil, bütün Türkiye’yi anlatmaktadır:
“Ekmek
yok,
şeker yok, hiçbir şey yok. Yürükselim Mahallesi’ndeki evi-
mizdeyiz. Ev akraba ve yakınlarımızın uğrak yeri. Çünkü
babam memur. Devlet memurlara yardımcı oluyor. Bu
yüzden biz kıtlıktan fazla etkilenmiyoruz. Halkın ot ye-
diği söyleniyor. Çocuklar, boyunlarında tenekeler asılı, it
boku topluyorlar. Buldukları it boklarını tenekelerinin
içine atıp yalınayak, başıkabak, nefes nefese tabakhaneye
yetiştiriyorlar. Tabakhaneye sıcak olarak yetiştirmek gere-
kiyor, yoksa işe yaramaz. Dericilikte kullanılıyor. Kıtlık
yangın alevleri gibi ortalığı kasıp kavuruyor ve o zaman-
lardan, sanki uydurma varlıklarmış gibi, yeri geldikçe bir
tablo hâlinde önüme çıkan çocuk hayalleri: Boyunlarında
tenekeler asılı, it peşinde oradan oraya koşuşan çocuklar.
Annem biz çocukları evden dışarı çıkarmıyor. Çünkü ma-
hallenin bütün çocukları şekersizlik yüzünden uyuz ol-
muş. Uyuz bulaşıcı. Halk sürüm sürüm sürünüyor.”
“Evimizin yakınlarındaki bir fırında sabahları simit çı-
kardı. Annem, Alâeddin’le beni simit almaya gönderirdi.
Biz o sırada üç, dört, beş yaşlarındaydık. O yaşlarda bize
entari giydiriyorlardı. Üç yaşında entariyle çekilmiş bir
fotoğrafımızı hatırlıyorum. İkimizi böyle, melul mahzun,
simit kuyruğunda gören sıradaki insanlar, herhalde bize
acıdıkları veya her nasılsa onlara sempatik göründüğü-
müz için sıralarını bize verirler ve biz ilk çıkan simitleri
alır almaz bir koşu eve dönerdik.”