64
mahrum olduğu zaman da okumasına bir saniye
bile ara vermedi. Ümit oldu gözü, Mahmut Ali
oldu gözü, bir arkadaşım oldu gözü, böyle gözler
arasında; ama hakikaten bu bir gayret abidesidir,
bu bir aşk abidesidir, zaten gayret aşksız olmaz, bu
böyle bir şeydir.
Meriç, çok yönlü kültür Türkçesini arıyordu. Divan
edebiyatı bilmezdi, yahut en azından iyi bilmezdi
ama Tanzimatı
çok iyi bilirdi, o andan itibaren
kendisini çok iyi yetiştirmişti. Aramızda edebiyat
tahsil etmiş olanlar, edebiyat kitabı yazmış olanlar
vardır. Bunları aşan, bunların bilmediklerini bilen,
bize çok defa tanımadığımız isimlerin büyük
değerlerini önümüze getirebilen bir tanzimat
edebiyatı kültürü vardı. Çok yeniyi de tanımıyordu
zannediyorum, biraz da merak etmiyordu; ama
kendi devriyle öndeki Tanzimatı son derece iyi
biliyordu ve tefekkürünü Türkiye’deki tenkitlerini
diyebilirim, bunların üzerine kurmuştu.
Batı’da modeli Hugo idi, Balzac onun fantezisi
idi, idesi, gözünde büyüttüğü adam, retoriği
ile üslubu ile havası ile kahramanları ile Victor
Hugo idi. Eserlerinin çok bölümünü ezbere okur,
bunların Türkçe çok güzel manzum tercümelerini
yapardı. Hernani’yi mesela, aynı büyük üslupla
Türkçeleştirmiş bulunuyordu. Batı’ya bakışı
özellikle Hugo’nun penceresinden. Kahramanlar...
Kahramanlar, büyük adamlar arasında yaşadı.
Vasatlardan pek hoşlanmazdı. Ne yazı ne çevre ne
de kişi olarak.