54
Çalıştığı gazete adına randevu alır ve yanına gider,
birkaç gün süren bir konuşma serisi hazırlar. Dost
olurlar. Ondan sonra çeşitli münasebetlerle aile ef-
radı ve yakınlarıyla tanışır. Cemil Meriç’i tanımak
onu mutlu eder. İnsan olarak mutlu eder ve ondan
sonra yazısını kaleme alır. İşte, Şahap Balcıoğlu’nun
dilinden Cemil Meriç:
“Cemil Meriç deyince benim aklıma ilk gelen konu,
bakma ile görme arasındaki farktır. Dünyada her
canlının gözü vardır, bakar, insan da bakar, hayvan
da. Ama bir de gören vardır. Onlar azınlıktadır.
Aklın gören gözüyle bakanlar hem isim yaparlar
hem tarihe geçerler; yerine göre, toplumda saygın
yerlerini alırlar. Görecelik konusunu burada konu
dışı olarak mütalaa etmek isterim. Yalnız bir konu-
yu belirtmek isterim: akıl gözüyle görenlerin dünya
yüzündeki ayrıcalığı.
Benim gözümde aklın iki gözü vardır; bunlardan
biri maneviyatçı, diğeri maddeci. Her ikisi de ger-
çeği kendi yolundan araştırır ve doğruluğunu sa-
vunur. Bu genel tartışma kısa sürede biteceğe de
benzemez. Cemil Meriç her iki alanda da savaşımını
vermiş bir düşünürdü.
Cemil Meriç’in beyaz bastonu kafasındaydı. O, bey-
nine depoladığı bilgi dağarcığından oluşan büyüte-
cin yardımıyla, gözleri kapandıktan sonra da yapıt-
larına kişiliğinin damgasını vurdu. Yapay gözleri ise
evlatları ve yakınları oldu.