62
Bu acıları sonradan kavradı, zaman içinde kavradı,
aslında gönlünde vardı, zaman içinde bu onda
şuurlandı. Belki bir ara bu acıyı marksizmle tatmin
etmenin çarelerini düşünür gibi oldu; fakat esasta,
temelde, bu derdin dertlisi idi, böyle geldi ve bugüne
kadar da böyle getirdi ve kitaplarında getirdiği
meselelerin tamamı bu derttir, bu problemdir.
Türkiye kaydırılmış bir ülke, Türkiye kültürü
üzerinde kaydırak oynanmış bir ülke. Başka hiçbir
ülkenin böyle bir derdi olmamış, yalnız Türkiye’nin
olmuş, binaenaleyh Cemil Meriç bu derdi çılgınca
ortaya koyan son adamlarımızdan biri. Bundan
sonra bu derdin de farkına varılmayacak. Belki
insanlarımız daha rahat edecek, orası ayrı bir
meseledir.
Biz kendi romanımızın farkında olmadığımız için,
kendi romanımızı bilmediğimiz için, ancak Batı’dan
romanı roman
saymışızdır. Şimdi yavaş yavaş
bir uyanış olacaktır. Nasıl ki kendi tiyatromuzun
farkında olmadığımız için Batı’dan gelen tiyatroyu
tiyatro saymışızdır. Tanzimatçılar ezilmişlerdir,
Batı’nın karşısında ezilmişlerdir, çünkü yalnız
bunların onlarda olduğunu zannetmişlerdir, ama
bizdekine bakmamışlardır, bakacak göz verilmeden
‘uygarlık’ diye Cemil Meriç’in tırnak içine aldığı
söz, bizi bastırıvermiştir, kıstırmıştır. Mesele
bundan ibaret. Biz, mazimiz, kendimiz üzerinde
hiç düşünemeden, birden başka bir medeniyetin
demiyeyim de, çağlayanın içinde kendimizi bocalar
bulmuşuzdur.