46
İkizler mutlu bir çocukluk geçirmişlerdir. Mutluluk
ikisinin hatıralarında da bellidir. Tabir caizse do-
ğumlarından üniversite öğrenimi için İstanbul’a ge-
linceye değin ikizlerin birbirlerinden bağımsız bir
hayatları yoktur. Her şeyleri, bütün hayatları birlik-
tedir. İlkokula el ele gitmişler, aynı sıraya oturmuş-
lardır. Okuldan eve yine el ele dönmüşlerdir. Sıra
orta ikide bozulmuştur. Alâeddin Özdenören orta
ikide kalmıştır:
“Orta birde Rasim’le yine aynı sınıftay-
dık, aynı sıradaydık, ben orta ikide sınıfta kaldım.”
Buna
rağmen hayatlarında değişen bir şey yoktur:
“Meselâ
fakülteye gelene kadar Alâeddin’le gecemiz gündüzümüz
beraber geçmiştir. Aynı olay hakkında onun hatırladığı
şeylerle benim hatırladığım şeyler farklı olduğu gibi, ba-
zen de farklı şekilde hatırlıyoruz. Meselâ ona desem ki
Alâeddin bizim sünnet entarilerimizin rengini hatırlıyor
musun? Belki de hatırlamayacak. Ama benim hatırımda.
Alâeddin’inki mavi, benimki de pembemsi bir şeydi.”
İkizler 1947-48 eğitim öğretim yılında ilkokula;
Sakarya İlkokuluna kaydolurlar. Baba Hakkı Bey
işinde titiz bir kişidir. Bu iş için; ikizlerin kaydı için
daireden ayrılamaz. İkizleri el ele tutuşturup kay-
da babalarının iş yerindeki bir memur götürmüştür.
Okul müdürü ve ilkokul öğretmenleri Nurettin Bey,
kayıt sonrası ikizleri aynı sınıfta aynı sıraya oturt-
tu. İlkokulda okumayı birlikte söktüler. Aynı heye-
canı paylaştılar. Fakat ilkokul ikiden üçe geçtikleri
yaz, 1950’de, babalarının tayini beklenmedik bir
şekilde Malatya’ya çıktı. Üçüncü sınıfı Malatya’da,
Cumhuriyet İlkokulunda okudular. Aile Malatya’da,
İstasyon Caddesi’nde, eski hapishaneye yakın
bir sokakta, sokakla hemzemin bir eve yerleşti.