23
medeniyet problemi olagelmiştir. İlk dönem roman-
ları da buna dâhil olmak üzere; bu romanda esas alı-
nan Cumhuriyet dönemi romanlarında mesele hep
Batılı bir mantık düzlemi içinde ele alınagelmiştir.
Bununla beraber, terk edilen İslâm medeniyetinin
arda kalan kırıntılarına yeni düzenin hayat görüşü
içinde bir yer bulma endişesine düşenler ‘doğu-ba-
tı sentezciliği’ gibi bir gayret içine girmişlerdir.
Gül
Yetiştiren Adam
’ın farklı konumu bu noktada ortaya
çıkmaktadır.
Kendisinden önceki yüz yıllık Türk roman geleneği
içinde, ya ihmal edilmiş ya da belli bir açıdan bakıl-
dığı için çarpıtılmış olan bir insan tipini konu edin-
miştir, Özdenören. Bu, bazı duvarlar arkasına sığın-
mak durumunda kalan, şöyle veya böyle toplumun
içinde bulunduğu yabancılaşma hareketine karşı da
direnen, müslüman insandır. Özdenören,
“Yazar ola-
rak bizim yargımız değil ön planda olan. Böyle bir gayret
yok eserde. Kendi kafamın, gönlümün isteklerine göre de-
ğil, fakat olguları esas alarak hareket ettim. Ben sadece an-
lattım.”
14
der. Fakat, bu anlatımdaki ayrıcalıklı taraf,
anlatacaklarını seçmesinde ve ele aldığı insanı kendi
mantık düzlemine oturtmasında kendini gösterir.
Bu noktada, Özdenören kendisinden öncekilerin
başlattıkları bir geleneği tekrarlamayarak onlardan
ayrılır.
Roman, iki ayrı düzlemde gelişir. İki ayrı kesit alınır
toplumdan. Bütün olarak düşünülürse, bir değişimi
yaşayan insanımızın sergilenmesidir yapılan. Bu tab-
14 Cahit Zarifoğlu;
Rasim Özdenören Gül Yetiştiren Adam’ı Anlatıyor
.
Mavera,
S. 34, Eylül 1979.