19
mamış bu düşünsel damar; 1980’lerden sonra ciddi
bir ideolojik değişim geçirerek liberal politikaları
benimsemiş ve hatta içselleştirmiştir. Zaten gelenek-
sel olarak bir ekonomi-politiğe sahip olmayan bu
İslamcı damar liberalizmin ipten kazıktan kurtulma,
bu bağlamda sınırsız özgürlük talepleri karşısında
şaşakalmıştır. Zira modernleştiricilerin tek tipçi bas-
kılarıyla enikonu sıkışan Müslümanlar, liberalizmin,
küreselleşmenin ve postmodern söylemin çokluk
vurgularına sarılmışlardır.
Ahlaklı olabilmek, ahlaklı kalabilmek için ahlaki bir
vasat yaratmanın toplumsal sorumluluğu, bu ideo-
lojik değişimle birlikte bireyselleşmeye başlamıştır.
Kapitalist üretim ve tüketim modelleri arasında li-
beral politikalarla tarihin sonuna gelindiği tezleri
bilinç dışında hüküm sürmüş ve daha çok mistik
mülahazalarla hakikat arayışı neredeyse tek sorum-
luluk olarak takdim edilmeye başlanmıştır.
Sınıflar arası farkların iyiden iyiye açıldığı, komşu-
ların can, mal ve ırz güvenliklerinin medyalar önün-
de her gün ve her yerde defalarca çiğnendiği bir
dönemde, ahlaki olmak daha çok nefs tezkiyesi ile
eşitlenerek yek vücut olması gereken Müslümanlar
vücuda batan dikeni hissedemez bir hâle gelmişler-
dir.
Bireyselleşmenin belirleyici olduğu, hatta bireyin de
öldüğü, hakikatin dahi gramatik bir kurguya indir-
gendiği yeni bir dönemden geçilirken çok sesli bir