GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
17
Gençliğin Topluma Katılma Örüntüleri
nın önünde en büyük engeli oluşturmaktadır. Toplumun sadece yaklaşık yüzde 12’si sivil
girişimlere katılmaktadır (Betil, 2013: 16).
Türkiye’de genç bireylerin siyasal ve sivil toplum örgütlerine katılım sorunu vardır. Oy ver-
me dışında siyasal katılım oranı çok düşüktür. Dolayısıyla gençler, anne ve babaları kadar
siyasete katılmaktadır (Erdoğan, 2001: 26). Türkiye’de genç bireylerin siyasal katılımının
önündeki engeller içinde, “aile yapısı” ve “eğitim sistemi” etkilidir. Bu boyutlar birbirlerin-
den bağımsız olmakla birlikte, birbirlerini desteklemektedir.
Türkiye’deki aile yapısı kendi içinde katılıma açık bir yapı değildir. Katılım, kısmen kişinin
kendi fikirlerini üretmesi ve onları uygulamaya geçirmedeki istekliliği olarak ifade edilmek-
tedir. Bu bağlamda, Türk ailesinin genellikle baskın ebeveynlerden oluşan yapısı içinde,
çocuk bu tür bir katılım gösterememektedir. Aslında birey, kendi ailesini kurana kadar,
kendisini tam olarak ifade edemez. Ancak, aile kurduğu zamanda kısır döngü sürmektedir.
Ailesi fikirlerinin saygıyla karşılandığı tek yer olduğu için o da kendi çocuklarının fikirlerini
dinlememektedir. Ayrıca, Batı ülkelerine kıyasla, Türkiye’deki ailelerin büyük bir çoğunlu-
ğu, çocuklarının mali sorumluluğunu daha uzun bir süre üstlenmektedir. Çocuk, aile geli-
rine katkıda bulunsa bile, kazandığı parayı nasıl harcayacağına karar verme hakkına sahip
değildir. Bununla birlikte, parayı kim kazanırsa kazansın, o para ile ailenin ihtiyaçlarının
karşılanacağı, zira geçmişte de ebeveynlerin aynı özveriyi çocukları için yaptığı inancı yay-
gındır (Oktar, 2001: 31). Ailenin yapısı hakkında Bayhan’ın, (2003) araştırmasında, “ailede-
ki kararları genellikle kim alır” sorusuna, örneklemi oluşturan üniversite gençlerinin %39’u
ailenin tüm bireyleri ortak, %31 baba, %24 baba ve anne ortak, %5 anne cevabı vermiştir.
%60 oranında ebeveynin karar verdiği görülmektedir. Ailenin önemi “hayatta en çok değer
verilen şey” sorusuna verilen cevaplarda da ortaya çıkmaktadır. Bu soruya, örneklemin
%60’ı aile, %15’i başarı, %10’u dini inançlar, %3’ü para, %3’ü mesleğim, %1’i eğlence
şeklinde cevap vermiştir (Bayhan, 2003:61,122).
Katılım önündeki diğer bir engel eğitim sistemidir. Genç nüfusun fazlalığına karşılık, yeterli
ve nitelikli eğitim olanakları sunulamamaktadır. Ezberciliğe dayanan bir öğretim sistemi,
sorgulamadan, eleştirmeden her şeyi kabul etmeye dayanmaktadır. Liselerde felsefe ve sos-
yoloji derslerine gereken önem verilmemektedir. Ayrıca, lise öğrenimi yeterli olmadığı için,
üniversiteye hazırlık için özel dershaneler bir sektör olarak önemli hale gelmiştir. Bu ders-
hanelerde, üniversiteye giriş sınavının çoktan seçmeli soru formatını öğrenen ve ezberleyen
öğrencilerin, eleştiri ve fikir üretme yeteneğine ket vurulmaktadır. Kontenjanı yeterli olmayan
üniversitelere girmek için, her yıl bir buçuk milyon öğrenci sınava girmekte, ancak dörtte biri
üniversitelerde öğrenim görme hakkı kazanabilmektedir. Bu yarışta, bilinçli tercih yapanların
oranı da azdır. Bayhan’ın, (2003) araştırmasında, Üniversiteyi tercih nedeni sorusuna, örnek-
lemin sadece %24’ü bilinçli tercih olarak cevap vermiştir. %19 puanım başka yeri tutmadığı
için, %18 tercih hatası sonucu yerleştirildiğini ifade etmektedir. Ayrıca, öğrenim gördüğü
bölümden memnun olmayanların oranı %23’dür (Bayhan, 2003:163).