97
Tuttuğunuz zaman her tarafı kaslıydı, çünkü
kuvvetliydi; yürümekten hoşlanırdı, kilometrelerce
beraber yürürdük, plaja giderdik, yüzmekten
hoşlanırdı.
Beyni. Hepiniz biliyorsunuz, kendisi de kendini
bir dehâ olarak tanımlardı. Hatta okuduğu zaman
sevdiği yazarlardan: “Dehânın dehâya selâmı”
derdi ve kendi dehâsının farkındaydı.
Hafızasıyla ilgili bir şey eklemek istiyorum. “Yirmi
satırlık bir şiiri bir kere bana okuduğunuz zaman
aynen tekrarlarım.” derdi. Hatta Ada vapurunda
bir gün Nurullah Ataç’la karşılaşmış, Nurullah
Ataç, “Senin hafızanı çok methediyorlar, gel bir
deneyelim.” demiş. “O bana onbeş satırlık bir şiir
okudu,
aynen tekrarladım.” dedi. “Ben ona on
satırlık bir şiir okudum, beş altı satırdan sonrasını
unuttu, söyledikleri gerçekmiş diye beni takdir etti.”
dedi.
Kitapları okurken, tabii gözü gördüğü zamanda,
“Ben kitabı kelime kelime okumam. Şöyle satırın
ortasından bakarım, satır satır yukarı, bütün satırı
kavrayarak, kelime kelime değil de bir bakışta
bütün satırı görerek, yukardan aşağı satır satır
inerek okurum.” derdi. Bir günde 800 sayfalık kitabı
rahatça okuduğunu söylerdi.
Bütün zihin alanlarında çok ileri gücü vardı. Mesela
çok iyi, birinci sınıf damacıydı, bana da aşılamıştır
bunu. Oynadığı damacılarla konuştuğum zaman,
“ileri miyop gözlük takar, gözlerini kısar, dama
başında hepimizi perişan ederdi.” dediler. Kendisi