Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 93

91
Meriç, görmediği hâlde bunları ayırabilmiş, rasyonel
bir şekilde sınıflayabilmiştir.
Üçüncü bir öğe olarak söylemek istediğim, olayın
evrensel boyutuyla ilgili: Okuduğunu çok iyi
anlamak ve çok iyi söyleyebilmek.
Şimdi soruyorum size, kim, ama kim, 40 yaşına
doğru gözünü kaybettikten sonra, Maari gibi şiir
değil, Milton gibi şiir değil, bu şekilde iki bölümlü bir
düşünce eseri yazar? Ben şu ana kadar bilmiyorum.
Bu olay bana hep
Sisif
mitosunu düşündürmüştür.
Mitos’un sözlük karşılığı yutturmaca. Cemil Meriç
olayı karşısında
Sisif
bana hep yutturmaca gibi
gelmiştir. Evet.
Sisif
hamal gibi bir adam. Hazıra
konan, bulduğu hazır bir taşı tepelere çıkarıyor.
Cemil Meriç böyle yapmıyor, kulaklarıyla duyuyor,
ayıklıyor, eleştiriyor, topluyor, beyniyle tepeye
taşıyor ve beyniyle tepede bir eser yaratıyor ve
bunu uzaya fırlatıyordu, gelecek kuşaklara. Eseri
beğenilir veya beğenilmez, bu ulemayı kiramın işi,
ama olay değişmez bir olay, altını çizmek isterim.
Onun için bana
Sisif
miti gülünesi gelir hep Cemil
Meriç’in yanında.
Cemil Meriç’in hayatının son üç yılında beyin
kanaması geçirmesi son derece tabii. Bütün hayatı
boyunca beyniyle yaşamış, gözleri görmedikten
sonra her şeyi beyniyle taşımış bir adam elbette
beyin kanaması geçirecekti.
Hint Edebiyatı
çıktıktan sonra birçok kimse Cemil
Meriç için,
‘mistisizme saptı onun için bu eseri yazdı’
1...,83,84,85,86,87,88,89,90,91,92 94,95,96,97,98,99,100,101,102,103,...140
Powered by FlippingBook