90
dururduk... İşte, böyle yazılarını kaleme alırdı Cemil
Meriç hocamız.
Cemil Meriç hocamız bir de bize ahlâk yönünden
ders verirdi. Sorumluluk konusunda çok hassastı.
Bir kere derse gelmediğini ben hatırlamıyorum,
bilmiyorum. Bir kişi de olsa iki kişi de olsa dersini
yapardı. Yine bu toplantılarda çok defa
“Arkadaşlarım,
çocuklarım, hiçbir zaman acele etmeyin, sabırlı olun, yazı
acele yazılmaz, kötü olabilir, sonra da kusura bakmayın,
ben bunu acele yazdım, böyle oldu diyemezsiniz.”
derdi.
İzzet Tanju
Bir adam düşünün, şu kenarda oturuyor, ortada
bir masa var ve diğer bir koltuk, o koltuğa gelip
gidenlerin sayısı günü gününe değişecek, fakat o
adam hiç yerinden kıpırdamayacak ve bekleyecektir.
Kendisine gelenler bir şeyler okuyacaklar, o bunları
zapt edecek, eleştirisini yapacak, ayıklayacak ve
yıllarca buna devam edecek.
Olay bununla bitmiyor, birtakım bilgiler toplanacak,
bunlar nasıl eser hâline gelecektir? Cemil
Meriç’te gördüğümüz, altını çizmek istediğim
özelliklerden bir tanesi: Kitabı başkalarınınkine
benzemeyen bir kitaptır, iki kısım: Kompozisyon,
bileşim kısmı ve erüdisyon kısmı, yani ayrıntısı,
açıklaması, kaynakçası. Bunlar iki ayrı ama birbirini
tamamlayan bölüm. Gözleri görmeyen bir adamın
bunu yapabilmesi...
Bizim yazınımızda gördüğümüz bunları birbirine
karıştıracak şekilde eser verilmesidir; ama Cemil