89
bilir, onun öğrencisi sayılabilir, biz bütün lûgatları
indirirdik, bir konu hakkında yine olmazdı. Arada
bir kütüphaneden kitapları bulamazdık, İzzet
bakardı, Berke bakardı. Hoca ayağa kalkarak,
“Çocuklar, okuyup yazmanız yok sizin, öğretemedik, kitap
şu köşededir.”
derdi. Gerçekten gider kitabı bulurduk,
sonra birbirimize bakardık. İlk yıllarımız böyle
geçmiştir. Sonra bir kelime geçtiği zaman, bütün
lûgatlere bakardık tek tek. Bazen toplu gelirdik ilk
yıllarımızda. Sonra da tek gelmeye başladık daha
verimli çalışabilmek için. Genel olarak okurduk.
Çok defa bu lûgatlere baktığı hâlde bir neticeye
varamazdık, tuttuğumuz notları yırtardık. Yine
derdi ki “
Şu kitabı getirin ona bakalım ve şu sayfadadır.”
Aradan yıllar geçmiş ve bütün kitaplar yabancı dilde.
Kitaplar çok olduğu için bir ikinci sıra bulamayınca
arkaya bakar, oradan çıkarırdık. ‘
Hocam’
, derdik,
‘Bu
kitaplar oynamış, birileri karıştırmış”
“Hayır kitaplar
yerindedir, siz öğrenemediniz.” diye tatlı bir azar da
işitirdik ve bundan zevk alırdık.
Bazenokurkenhocadalardı vedaldığı derinliklerden
bize bilgiler sunardı, muazzam bir sentez yapardı,
hayretler içinde kalırdık. O kadar ki, bazen not
alamazdık, izlemek kolay değildi ve bize bu
derinliklerden inciler sunardı.
Toplantılarda karşı eleştirilere büyük yer verirdi,
hiçbir şeye alınmazdı, büyüklüğü, filozofluğu
buradan geliyor; hiçbir şeyi kesinlikle öğrenmeden
de eleştiri yapmazdı. Çünkü, “
Ya yanlış olursa ya ayıp
olursa bütün itibarımız gider!”
derdi ve biz, arkadaşlar,
yine bütün lûgatlere sarılırdık, başkası kalmayınca