165
du. Bir avize alıp asmak bile düşündürürdü birçok-
larını. Başkalarında olmayan şeylerin kendi evinde
olması kalben içlerine sinmezdi şiir okuyan gençle-
rin. Kırık dökük bir araba alanların, mahcubiyetle
herkesi evine taşıyarak kefalet ödediği zamanlardı.
O zamanlar,
“Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
sana doğru uzanan çaresiz ellerimi”
dizesinden yola
çıkıp bu sömürü ve haksızlık dolu dünyaya nasıl bir
cevap vereceğimizi düşünürdük. Bizi
Monna Rosa
’y-
la kendine bağlayan adam,
Kıyamet Aşısı, Diriliş Nes-
li’nin Amentüsü, İslam Toplumunun Ekonomik Strük-
türü
gibi hacmi küçük, etkisi büyük kitaplarıyla da
Pakistan’ın İkbal’i gibi diriltici bir ruh üflüyordu.
Kirpiklerinde her an bir güneş doğup bir güneş ba-
tan, yüzünde ve yüreğinde her an bir ay bölünen,
bir şakkulkamer mucizesi vuku bulan, iyileştirici
ışıkları şifa veren, dirilten Müslümanlar olmaktan
söz ediyor, yaşamıyla da örnekliyordu.
Geçmiş ve gelecek diye zihnimizde var edilen yalan-
cı bölmeleri deviren, çağın dışında kalmadan, gü-
nün adamı olmadan, bütün zamanları kuşatan bir
‘zaman kahramanlığı’ydı önerdiği.”
118
Yıllar sonra yüreği yoklayan eski bir hayal gibi
Mon-
na Rosa
’yı hatırlayan, şimdi ellili yaşlarını süren 1980
kuşağı, o zamanlar; Karakoç’un
Kalp Medeniyeti
de-
diği şeyin nasıl gerçekleşeceğini konuşur; onun “Be-
nim neslimin amentüsü sürekli bir kritiktir.” diyen
sesine kulak verilir, kitapları okunurdu. Bir insanı
insan yapan ölçü diğergâmlık ve kendini feda etme
118
Yıldız Ramazanoğlu;
Monna Rosa Kuşağı
, Temrin, S. 26, Haziran 2010.