131
Üçüncü bölüm
Pişmanlık ve Çileler
’de ise yineleme-
lerle uyaklar yerli yerinde olmakla birlikte genel bir
hece ölçüsü yoktur. Yalnızca yer yer 6+5 tadına rast-
lanır. Karakoç; ‘ölçüsüz’ denilebilecek ve son derece
çırpınışlı bir ruh hâli okunan bu bölümü ‘genç kız’ın
ağzından yazdığını belirtir.
Şair, ikinci oğulun öyküsü için başka ne diyor?
Karakoç’un,
Monna Rosa
şiirinin adına ilişkin açık-
lamaları şöyledir:
“Rosa bilindiği gibi, ‘gül’ demektir.
Böylece,
aşağılanan ‘gül’ kavramını ‘yeniden gün-
deme getirmek istedim. Aslında ‘gül’ mazmunu ve
modern anlamda Leyla ile Mecnû
n hikâyesi, şiirimize
tekrar bu şiirle girdi denilebilir.”
Necmiye Alpay; “Bu açıklamada bir kaçamak gör-
düğümü belirtmek ve
modern
kavramının altını
çizmek zorundayım. Karakoç gibi bir şair,
r, o, s, a
harflerinden oluşmuş Rosa sözcüğüyle
g, ü, l
harf-
lerinden oluşmuş gül sözcüğünü kolay kolay aynı
kefeye koyar mı?” 87 der ve
Monna Rosa
sözcük- le-
rinin, modern bir gül mazmunundan ibaret olarak
okun- maktan çok, Ülkü Tamer’in, “Baktım Eliot
Marina
, Özdemir Asaf
Lavinya
, Attilâ İlhan
Pia
, Asaf
Halet
Mariyya
şiirlerini yazmış, ben de oturup
Lucia
diye şiir yazdım dediği
88
çerçevede algılanmaya el-
verdiğini ve Eliot’ın 1930 tarihini taşıyan şiiri dışın-
da tümünden önce yazılmış olsa bile popülerliğinde,
1950’li yıllarda art arda gelen, a müzikli kadın ad-
87
Necmiye Alpay; a.g.y.
88
Ülkü Tamer;
Ülkü Tamer’le Söyleşi
, Ludingirra, S.5, Bahar, 98.