Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 175

GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
173
Türkiye’de Kırsal Gençlik Açısından İstihdam ve Tarımsal İstihdamın Geleceği
Tarımın Önemi ve Tarımsal İstihdamın Türkiye İçin Önemi
Önemli bir tarım ülkesi olan Türkiye tarımsal üretimde dünyada belli başlı ürünlerde önde
gelmektedir. Fındık kiraz incir gibi ürünlerde dünya üretimde birinci paya sahip iken, ka-
vun, kayısı, karpuz, hıyar, haşhaş (tohum) ile ikinci, mercimek, antep fıstığı, vişne, ayva,
kestane, biber, fasulye (taze) ile üçüncü sırada yer almaktadır. Ancak bu başarılara rağ-
men tarımın geleceği açısından belli başlı sorunlar artarak devam etmektedir. Öncelikle
tarım alanları hızla daralmaktadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (GTHB, 2017/a)
kayıtlarına göre 1990 yılında 27,856 bin hektar olan tarım alanları yaklaşık % 15 oranında
kaybedilerek 2016 yılında 23,763 bin hektara gerilemiştir. Bu durum ile arasında rahatlıkla
korelasyon kurulabilecek durum ise kırsal nüfusun hızla azalmasıdır. 1990 yılında kırsal
nüfus oranı % 41 iken 2012’de % 23’e gerilemiştir. Yasa değişikliği nedeniyle 2016 yılında
ise bu oran yaklaşık % 8 olarak gerçekleşmiştir. 1990-2012 yılları arasındaki dönem ele
alındığında kırsaldaki nüfus kaybı % 26’dır (TUİK, 2017/b).
Türkiye’de çiftçi eline geçen fiyatlarla girdi fiyatları arasındaki makasın giderek açılması
tarımsal üretimi daha zorlu hale getirmektedir. Türkiye tarım alanları içinde % 49 ile en
büyük payı tahıllar almaktadır. Toplam tahıl alanları içerisinde ise % 67’lik pay ile ilk sırada
buğday yer almaktadır (TMO, 2017). Gıda egemenliği ve güvenliği açısından da önemli
olan buğdayın ürün girdi pariteleri incelendiğinde ciddi bir düşüş yaşandığı görülmektedir.
2002 yılında verilen tarımsal desteklerle birlikte1 kg buğday ile 1.69 kg gübre alınabilirken
2014 yılında 1.27 kg gübre alınabilmiştir. Yine 2002 yılında verilen tarımsal desteklerle
birlikte 1kg buğday ile 0.27 lt mazot alınabilirken, 2014 yılında 0.22 lt mazot alınabilmiştir.
Benzer ürün girdi pariteleri düşüşleri, mısır, ayçiçeği, çeltik, pamuk, süt, kırmızı et gibi
birçok üründe görülmektedir (GTHB, 2017/b). Paritelerin bu şekilde çiftçiler aleyhine geliş-
mesinde şu konuya dikkat çekmekte fayda bulunmaktadır. 1976-86 döneminde kimyasal
gübre ihtiyacının % 86’sını tek başına sağlayan TZDK, Dünya Bankası’yla yapılan tarım
sektörü uyum kredisi çerçevesinde 1986 yılında gübre sağlama ve dağıtımını serbest bı-
rakılmıştır. Bu hamle ile kurumun kısa sürede pazar payı %15’in altına, 1993 sonrasında
yok denecek düzeye gelmiş ve 1998-2003 yılları arasında ise tamamen özelleştirilmiştir.
Yine Özelleştirmeler kapsamında 2004 yılında yapılan ihalelerle TÜGSAŞ’ın en büyük ku-
ruluşu olan Gemlik Gübre Yılyak Yakıt’a, İGSAŞ ve Kütahya Gübre Yıldız Entegre’ye; 2005
yılında yapılan ihale ile Samsun Gübre Tekfen Holding’e bağlı Toros Gübre’ye satılmıştır.
Özelleştirmeler öncesinde sektörün en büyük kuruluşları % 29 pay ile bir kamu kuruluşu
olan TÜGSAŞ ve % 26.5’luk pay ile Tekfen Holding’e bağlı Toros Gübre olmuştur. Güb-
re sektöründeki kamu kuruluşlarının özelleştirilmesiyle milyonlarca çiftçinin temel üretim
girdilerinden birisini oluşturan gübre fiyatları birkaç tekelci şirket tarafından belirlenir hale
gelmiştir (Oral, 2013). Devletin neoliberalleşmesi, yani girdi ve ürün piyasalarından çekil-
mesi, tarım kredisi piyasasını bankalara terk etmesi, tam da anlatılan eşitsiz ilişkiye izin
veren ortamı yaratmaktadır. Küçük üretici piyasadaki büyük ve çoğunlukla da tek alıcı
veya satıcı konumunda olan şirketlerle karşı karşıya gelmekte; onların dayattığı fiyatları
ve koşulları kabul etmek zorunda kalmaktadır. Yani, küçük üretici ücretli işçi olmadan
1...,165,166,167,168,169,170,171,172,173,174 176,177,178,179,180,181,182,183,184,185,...208
Powered by FlippingBook