168
Mehtap Kızılkaya & Hatice Öner
yaşadıklarını ve danışman tarafından yeterince yönlendirilmediklerini ifade ettiklerini
vurgulamışlardır. Kocaman ve arkadaşları (2015), çalışmalarında; 2014-2015 öğretim
yılında yüksek lisans programı sayısının 57’ye, doktora programı sayısının ise 30’a ulaş-
tığını tespit etmişlerdir. Aynı çalışmada, son 20 yılda, lisans öğrenci sayısının hızla art-
masına karşın eğitici sayısındaki artışın bunun gerisinde kaldığı belirtilmiştir (Kocaman
ve Yürümezoğlu, 2015, s. 255-262). Bu çalışmada öğrencilerin ders veren eğitici ile
ilgili eleştirileri “Hoca konuya yönelik yorum yapmıyor”, “Ders notları değişmiyor”, “Aynı
konular işleniyor”, “Hocalar eleştirilemiyor”, “Danışman bağımlı çalışılıyor” şeklinde sıra-
lanmaktadır. Devebakan ve arkadaşlarının (2003) yaptığı çalışmada bir Sağlık Bilimleri
Enstitüsünde doktora eğitimine devam eden öğrencilerin, öğretim üyelerinin uzmanlık
alanları ile iletişim becerileri ve motivasyonlarının olumlu olduğunu belirtmişlerdir. Aka-
demik çalışma yapan bireylerin karşılaştığı sorunlardan biri de rahat çalışabilecekleri
iş ortamının olmamasıdır. Akbulut ve arkadaşlarının (2013) yaptıkları çalışmada bu ça-
lışmaya benzer sonuçlar elde edilmiştir. Öğrenciler eğitim koşullarına yönelik yaptıkları
eleştiride il dışı doktora eğitimi maddi ve manevi olarak sıkıntılı olduğunu belirtmişlerdir.
Akdemir ve arkadaşlarının (2006) yılında mezuniyet sonrası eğitimleri değerlendirmeye
ilişkin öğretim elemanları ile yaptıkları çalışmada da dışarıdan doktora eğitimine gelen
öğrencilerin başarısız olduklarına yönelik görüş belirtikleri saptanmıştır. Bu durum çalış-
manın sonucuyla paralellik göstermektedir.
Doktora Eğitimine Yönelik Önerilerle İlgili Bulguların Tartışılması; Ülkemizde yapılan
bir araştırmada (Aslan, 2010) lisansüstü eğitim yapan öğrencilerin araştırma yapma,
proje yazma, tez konusu saptama ve tez yazma süreçlerinde kendilerini yetersiz bul-
dukları saptanmıştır. Bu sonuç çalışmamızla benzerlik göstermektedir. Elde edilen bu
sonuçların tam aksi elde edildiği çalışmalarda bulunmaktadır. Bunlardan biri Saracaloğ-
lu’nun (2008, s. 179-208) yılında lisansüstü öğrencilerin akademik güdülenme düzeyleri
ile araştırma kaygıları arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasıdır. Araştırma sonucunda
lisansüstü öğrenim gören öğrencilerin genel olarak araştırma yeterliğine sahip oldukla-
rı sonucuna ulaşılmıştır. Karaman ve Bakırcı (2010, s. 94-114), lisansüstü öğrencilerin
bilgi paylaşımı sağlayan kongre, sempozyum ve benzeri bilimsel toplantılara yeterince
katılamamasının kendi kişisel ve profesyonel gelişimleri açısından bir eksiklik oluştur-
makta olduğunu, bu sebeple bu tür öğrenme ortamlarına katılımlarının desteklenmesi
gerektiğini belirtmektedir. Bu çalışmada öğrencilerin; multidisipliner projelerde yer al-
mak istedikleri sonucu ve buna ilişkin kolaylaştırıcı yöntemlerin olması önerisine benzer
şekilde, Sezgin ve arkadaşları (2011, s.161-169), disiplinler arası bir yaklaşımın zorunlu
olduğunu belirtmişlerdir.
Sonuç olarak; Öğrencilerin sorulan iki açık uçlu soru temelinde görüşleri değerlendiril-
diğinde, doktora eğitimine ilişkin olarak iki farklı görüş ortaya çıkmıştır. Bunlar doktora
eğitimine yönelik olumsuz değerlendirmeler ve eğitime yönelik beklentiler şeklindedir.