SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
İsmail KARA
- 144 -
Hepsi bu. Büyük hocaların gelip geçtiği, mühim eserlerin ba-
sıldığı, müessir sohbetlerinin yapıldığı yer bu kadarcık mıydı?
Bir müddet sonra birer ikişer gelenler olmaya başlıyor. O gün
gelenlerden birinin siyah paltosu ve itinalı giyimiyle dikkati
çeken Halit Işık olduğunu sonradan öğrenecektim. Zaman
biraz daha akıyor, gelenler artıyor. Gelenler arttıkça o küçü-
cük yer daralacağına genişliyor. Zaman yine akıyor… Kapıda
resmi giyimli yaşlı bir zat belirince herkes neşve içinde ayağa
kalkıyor. Biz de kalkıyoruz. Gelen zat gözüne kestirdiği boş
iskemleye süratle ilişiveriyor.
Hayli dökülmüş saçları arkaya taralı, yüksek alınlı, canlı ve ha-
reketli bakışlar, çizgileri hayli belirgin ağır, derin ve mütebes-
sim bir yüz, bıyıksız, beyaz gömlekli, kravatlı, lacivert ceket…
Herkesin hocam diye hitap ettiği bu zatın Nurettin Topçu ol-
duğu kesin gibiydi.
Benim heyecanıma pâyan
6
yoktu fakat oradakiler rahatlıkla-
rından hiçbir şey kaybetmediler. Halbuki hoca denilen büyük
zat meclise gelince nefesler tutulmalı, oturuşlar başka bir dü-
zene girmeli, el pençe divan haline geçilmeli, ses sada kesilmeli
değil miydi? Beklentilerim boşa çıktı; neşve ziyadeleşti, sami-
miyet arttı, sözlere, sorulara revnak ve rahatlık geldi. Merkeze
yerleşen zat da rahat, neşeli, mültefitti. Soruların seyrine göre
bazen yüzü ağırlaşıyor, yere bakarak konuşuyor; bazen da mâ-
6 Pâyan: Sınır, son