SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Arif AY
- 134 -
Yıl 1975. Milli Türk Talebe Birliği Ankara Şubesi başkanıyım.
Üstad Necip Fazıl’ı konferansa davet ettik. Geldi. O yıllarda
Demirtepe’de Gölbaşı Sineması vardı. Sinemayı kiraladık. Ses
düzenini kontrol ettik. Her şey tamamdı. Sinema tıklım tık-
lım doldu ve insanlar dışarıya taştı. Üstadı kısa bir takdimden
sonra ön sıradaki yerime oturdum. Üstad sigarasını yaktı ve
konuşmaya başladı. Önünde kül tablası olduğu halde sigarası-
nın külünü boşluğa çırpıyordu. Bir anormallik olduğunu fark
ettim. Doğrulup masaya dikkatlice baktım, masaya konan kül
tablasında içki reklamı olduğunu gördüm. Beni bir telaş aldı.
Üstad konuşmayı kesip ağzına geleni söyleyebilirdi. Sahnenin
arkasındaki arkadaşı işaretle çağırdım ve hemen kül tablasını
değiştirmesini söyledim. Kül tablası değişti ve Üstad, sigarası-
nın külünü çırpmaya başladı.
Nuri Pakdil’le Burgaz Adasını gezmeye gittik. Sahilde yürür-
ken karşımızdan gelen yaşlı bir amcayla merhabalaştık. Nuri
Pakdil bu yaşlı amcaya Sait Faik’i tanıyıp tanımadığını sordu.
O da heyecanla “Tanımaz olur muyum? Onun
Karanfiller
ve Domates Suyu
hikâyesindeki Kör Mustafa benim” dedi.
“İlerideki bahçeli ev benim. Orası taşlık bir yerdi. Taşları te-
mizledim, bu evi ve bahçeyi yaptım. O hikâyede Sait beni an-
latır.” Nuri Ağabey “Nasıl bir insandı Sait Faik?” dedi. Yaşlı
amca, “Nasıl olacak, bir iti vardı, onunla aylak aylak gezerdi”
dedi.
Kızılay’da Turtes Pasajı’nda bir dükkân; dört metrekare var
yok. Duvarda eşitli zaman dilimlerini gösteren bozuk saat-