SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
İsmail KARA
- 143 -
nuşabiliyor, sınıfta parmak kaldırma cesaretini gösterebiliyor,
Fethiye’den Fatih Camii’ne kadar yaya yalnız gidebiliyordum.
Çok geçmemiş olmalı: Mart’ın ortaları veya sonu… Bir
Cumartesi öğleden sonra ağabeyimin tavsiyesi ve tarifiy-
le Sultanahmet’e,
Hareket
dergisinin yerine gidecektim.
Divanyolu Caddesi, Ersoy Pasajı, giriş katı, ortalarda, sağ-
da… İçeri girince tanışıklık vereceğimiz kişinin adı da Cahit
Çollak…
Yaya yola revan oluyoruz. Yanımda sınıf arkadaşım, bana göre
İstanbul kıdemlisi Burdurlu Fehmi Gülbağcı var. Bilen biriyle
İstanbul’da gezmek ne kadar kolay ve güzel oluyormuş meğer!
Çarşamba’dan, Fatih’ten, Saraçhanebaşı’ndan, Vezneciler’den,
Beyazıt’tan, Çemberlitaş’tan geçip nihayet şimdi eski halinde
olmayan Ersoy Pasajı binasının önüne varıyoruz. Giriyoruz ve
Hareket Yayınları’nı buluyoruz. 10, bilemedin 12 metrekarelik
bir yer. Kapının hemen solunda ahşap, üstü kalın camlı küçü-
cük masada gür bıyıklı bir delikanlı tek başına oturuyor. Başı
önündeki evraklara eğili delikanlı Cahit Çollak’ın ta kendisi.
Selâmımız oranın müdavimi imişiz gibi alınıyor, gösterilen
iskemlelere kuruluyoruz. Mustafa Kara ismi bizi daha bir ya-
kınlaştırıyor. Çaylar çabuk geliyor.
Etrafa bakıyorum; birkaç iskemle, bir iki sandalye daha, köşe-
lerde paketli, muntazam istifli kitaplar, kapının tam karşısın-
daki duvara iliştirilmiş hasırın üzerinde birkaç gazete kupü-
rü, bir iki resim ve kitap kapağı toplu iğne ile tutuşturulmuş.