SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Arif AY
- 133 -
kaplayıp yan tarafına koyacaktı ki gazeteye iki el uzandı. Biri
Nuri Ağabey’in eli, diğeri adamın yanında oturan yolcunun
eli. Nuri Ağabey çeviklikle gazeteyi aldı ve bana dönerek ironi
dolu bir tebessümle “Devrimcilik bu Sayın Ay” dedi.
Nuri Pakdil’le Bağdat Caddesi’nden, yürüyüşten dönüyorduk.
Erenköy Pazarı’nın içinden geçerken Nuri Pakdil birden bana
döndü ve “Ayağınızdaki çorabı kaç aydır giyiyorsunuz Sayın
Ay” dedi. Ben de “Altı ayı geçti Efendim” dedim. “Olmaz Sayın
Ay, bir çorap iki aydan fazla giyilmez” dedi. Biraz ilerimizdeki
çorapçıdan iki çift çorap aldı ve hemen orada çoraplarımızı
değiştirdik. Ayağımızdakileri çıkardık ve yenileri giydik.
Nuri Pakdil’le Kızılay’dan Ulus’a doğru yürüyorduk. Sıhhiye
Köprüsü’nü geçince karşıdan gelen Şeyhu Hoca ile karşılaştık.
Şeyhu Hoca selam verdi ve Nuri Pakdil’e “Nasılsınız efendim”
dedi. Nuri Pakdil büyük bir öfkeyle “Bir devrimciye nasılsınız
diye sorulmaz beyefendi” dedi ve yürüdü. Şeyhu Hoca orada
kalakalmıştı.
Yine 70’li yıllar. Nuri Pakdil’le Erenköy Camiine bayram na-
mazı kılmaya gittik. Namaz vaktine hayli zaman vardı. Hoca
vaaz veriyor. Dönüp dönüp komünistlere çatıyor. “Bunlar var
ya bunlar, hepsi servet düşmanı. Sizin malınızı, mülkünüzü,
otomobilinizi elinizden alacaklar” der demez Nuri Pakdil
ayağa kalktı ve “Sayın Ay, gidiyoruz, bu papaz kirli mülkiyeti
savunuyor” dedi ve bize yönelik bakışları bıçak gibi keserek
hışımla camiden çıktık.