118
da, üzerine iri iki köpek de durmadan hırladığı hâlde, güm
güm kapımı vurup saçın, üstün başın perişan ve meczup,
âdeta yakama yapışarak “Beni sen mahvettin, beynimi al-
lak bullak etttin!” diyen şahıs değil misin?”
der. O şahıs,
Cahit Zarifoğlu değildir; fakat Necip Fazıl ısrarlıdır:
“Sana bakarken hayalimi biraz oynattığımda o oluyorsun.
Yanıldığımı zannetmiyorum.”
Necip Fazıl, o kadar inandırıcı konuşur ki herkes
Zarifoğlu’na bakar.
“Düştüm sana bakarken düştüm”
diyecek kadar âşık,
“Seçkin bir kimse değilim”
diyecek
kadar mütevazı,
“Yüzü güneş parıltılı kız”
diyecek
kadar sinematografik olan Zarifoğlu’nun şair uçarı-
lığını bilen herkeste inkârını anlayışla karşılamaya
hazır “dost” bakışlar belirir.
Necip Fazıl’a, hangi yıl olduğunu sorar. Niyeti, on-
dan kati bir tarih almak ve o tarihte “suç mahallinde
olmadığını” ispat etmektir. Fakat, Necip Fazıl belli
bir tarih vermez. Askerde, Sarıkamış’ta olduğu bir
tarihi vermesini boşuna bekler.