100
çağrıştıran istiklal havasını estirmemiştir. Buna mu-
kabil müstakil ve sanatçı konumunu her zaman his-
settirerek yaşadı.
Üniversite eğitimimiz sırasında hem ayrı şehirlerde
hem de ayrı kamplarda bulunduğumuzdan birlik-
teliğimiz hiç olmadı. Şiirin bir saygınlık ortamı var-
sa, yalnız orada beraberdik o dönem. Daha sonra
kamplarımız ve oturduğumuz şehirler müşterekti.
Ankara’da bizim evdeki ilk karşılaşmamızda bana
üzerinde Kıbrıs haritası, içinde iki Kıbrıs parası
bulunan bir bozuk para çantası armağan etmişti.
İstanbul’da bir süre birbirine yakın evlerde oturduk.
Nedense bu ayrıntılar şimdi daha bir belirginlik ka-
zanıyor. Bazı kavrayış alanlarında daha derinleşme-
ye âdeta beni icbar ediyor.
Yaşarken “Yaşamak” adlı bir cilt tutanak yayınladı.
Bunu bizim kuşağımızdan tek yapan o galiba. Sanki
bunu yalnız onun yapması gerekliymiş, sanki buna
yalnızca layıkmış gibi bir duygu taşıyoruz şimdi.
Cahit Zarifoğlu 1960 sonrası arayışlarının mihverin-
de duruyor hâlâ. Daha ilk kitabı
İşaret Çocukları
’nda
şiirdeki çok yönlü arayışları kendi gücü oranında
bir mecraya sokmayı bilmişti. Bununla kendin-
den sonra yazmaya başlayan birçok şairi etkiledi.
Zarifoğlu’nun hayat içindeki arayışları da özgün ve
etkileyicidir. Yalnız kendinden daha genç olanların
değil, yer aldığı kampta yaşı ondan büyük seçkin-
lerin de dikkatini çeken bir kişiliği, bir tür “tahtı”
vardı. Sezai Karakoç’un ve Fethi Gemuhluoğlu’nun
Cahit Zarifoğlu’ndan söz ederken her zaman özenli
bir ifade kullandıklarını hatırlıyorum.