33
Sıradan insanlardan çok farklı olan, devamlı kendi
kendisiyle didiştiği şahane yalnızlığında, iradesiz
ve tepkisiz kalabalıkları hep cüce toplulukları gibi
gören, kalabalıkların yitirdiği hayatiyetin tamamını
sanki kendisinde toplayan, başka bir deyişle, kendi-
sini kalabalıkların kaybedilmiş şuuru gibi hisseden,
onların yerine de başkaldıran ve ‘Durun kalabalık-
lar!’ diye haykıran bir Necip Fazıl…
19
Sınırlı küçüklüklerle değil, sınırsız büyüklüklerle
ilgilenen, bu amaçla ‘Doğu’yu büyük görerek bu
büyüklüğün dergisini çıkarıp marşını yazan ve öz-
lediği gençliğe bir hitabeyle seslenen; gözlerini bir
imparatorluk coğrafyasında açıp şuuru aydınlığa
kavuştuğunda kendini eskisine göre çok küçük bir
ülkenin vatandaşı olarak bulan trajik bir neslin, bey-
ni yaralı fertlerinden olan bir Necip Fazıl…
Kendisinden gayri hiçbir büyüklüğe tahammülü ol-
mayan, başkalarını hep küçük gören; ‘Yusuf Ziya-
lar, Faruk Nafizler benim için pırasa kabuğu gibi bir
şeydir.’ diyebilen;
İdeolocya Örgüsü
’nde felsefecilere
felsefenin ne olduğunu,
İman ve İslam Atlası
’nda ila-
hiyatçılara İlmihal’in nasıl yazılacağını anlatma id-
diası taşıyan bir Necip Fazıl…
Kendisini bütün varlığı kuşatan ilahi sistemin bir
sözcüsü kabul eden ve fikri ‘zaman ve mekân ka-
yıtlarının üstüne doğru iten’ bir şair olarak, hakika-
ti çok farklı bir çehresiyle terennüm etmeye çalışan,
20
sesini Türkçenin inceliğinden alan, okurun ve din-
19 Beşir Ayvazoğlu; a.g.y.
20 Beşir Ayvazoğlu; a.g.y.