43
lercesine okuduğu bu kitapların şairini çok daha ya-
kından tanımak ister. Eserleriyle tanıştığı 1956’dan
sonra Sezai Karakoç’un yazdığı ne varsa ve her ne-
rede yazıyorsa onu sıkı biçimde takip eder. Nuri
Pakdil, Erdem Bayazıt’ı Sezai Karakoç’la şahsen ta-
nıştırır.
Erdem Bayazıt, Nuri Pakdil’le beraber günü birlik
sayılacak bir şekilde Ankara’dan İstanbul’a giderek
Sezai Karakoç’la
gayet sıcak bir atmosferde yüz yüze tanışır. Bu ilk
buluşma, İstanbul Üniversitesi merkez binası ci-
varında gerçekleşir. Bir süre burada dolaştıktan
sonra, Çarşıkapı’dan Yenikapı’ya doğru yürürler.
Ardından Meserret Kıraathanesi’ne giderler.
Bu ilk görüşmenin ardından Bayazıt ve Karakoç
ilişkilerini daha da ilerletir. Bayazıt, Karakoç’u
daha sık görmeye başlar. Bilhassa eski Marmara
Kıraathanesi’nde Sezai Karakoç’un kendine özel
ayrılmış masasında onunla sohbet ettiği vakitler ve
onun etrafında oluşan halka Bayazıt’ın hatırından
hiç çıkmaz. Karakoç’la birlikteyken sanatının ve ha-
yata bakış açısının teşekkül ettiği o günleri şu söz-
lerle yâd eder:
“Necip Fazıl’ı ve arkasından Sezai Bey’i tanıdık.
Necip Fazıl’la her gün beraber olamıyorduk; ama
Sezai ağabeyle her gün beraberdik. Her şeyi so-
rabiliyor ve bizi çok daha iyi tahlil edebiliyordu.
Bizim için Sezai Bey çok iyi bir muallim oldu.
Dünya görüşümüzün şekillenmesi ve medeniyet