SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
İsmail KARA
- 156 -
mı açıklanacak? Kısmen belki. Yakınlarına “keşke ilkmektep
hocası olsaydım” dediğini biliyorum. “Bize Bursa’da bir cami
imamlığı veya müezzinliği verirler mi acaba?” dediğini de.
Bunları düşündüğü ve söylediği zaman felsefe doçentiydi ve
arkasında parlak bir akademik kariyer ve fikir adamlığı, ya-
zarlık ve itibar vardı.
Fakat derin bir tasavvufî yorumla teşekkül etmiş insan ve
ahlâk anlayışı zikredilmeden daireyi tamamlamak mümkün
değil. O her şeyden önce tavır sahibi bir ahlâk adamı ve tabi-
atı canlı bir varlık, bir âyet olarak temaşaya öncelik veren bir
mistikti. Cumhuriyetin ilk on yıllarında Avrupa’nın değişik
merkezlerine doktora için gönderilen Türk talebeler arasında
bilebildiğimiz kadarıyla ahlâk dalında tez yapan tek kişi odur.
Türkiye’ye döndükten sonra İslâm tasavvufuna özel olarak
eğilen ve buradan felsefî-ahlâkî bir çıkış yolu, insanoğlu için
bir yücelme ve yükselme hattı inşa etmeye çalışan tek kişi de
odur. Komünizm ve Rusya karşıtlığı yüzünden neredeyse bü-
tün sağcı ve muhafazakâr çevrelerin Kapitalizm ve Amerika
sempatizanlığına kaydığı bir dönemde İslâm sosyalizmi ve ce-
maatçi milliyetçiliğe dair ısrarlı fikirleri de ancak bu çerçevede
doğru olarak anlaşılabilir.
Tavır sahibi oluş, tavizsizlik, ihata
22
, iman ve mücadele-hare-
ket adamlığı onun bariz vasıfları. Fabrika bacalarıyla minare-
lerin yanyana resmedildiği ve birlikte zikredildiği zamanlarda
22 İhata: Kavrama, kuşatma