13
Aşkın Pazarında
Koçak-
İnşallah dediğin gibi olur Hafize Ana!
Yunus-
İnşallah, zira bize düşen sabırdır…
(Yunus Çıkar. Koçak Yunus’un arkasından...)
Koçak-
Daha sabır der! Kuru kuruya sabır ka-
rın mı doyururmuş?
(Ana Koçak’ın yanına oturur...)
Koçak-
Bıldır da kurak geçti ama hiç böylesi
olmamıştı. Ambarlar boş… Toprak, taş kesmiş
sanki… Gökten damla düşmedi ki ne beklersin
yerden…
Ana-
Bir yandan kıtlık bir yandan harp… Yer-
den gökten gelir sınav.
(Ellerini açarak…)
Rabbim sen büyüksün, Rahmetinden ümit kesil-
mez…
Koçak-
Nevşehir’in Sulucakarahöyük’ünde bir
veli varmış derler, Hacı Bektaş adında… Kim-
se kapısından boş dönmez imiş… Koca dergâh;
İsteyene ilim, isteyene öğün verirmiş…
(Yu-
nus’un gittiği yeri işaret ederek, kinayeli.)
Göndermeli birini kapısına…
Ana-
Aman duymasın oğul… Mürşit der de başka
bir şey demez… İlim diye kapısında yatar da
köye dönmez bir daha. Ben neylerim bir ba-
şıma sonra…
Koçak-
Aç karnına ilim mi olurmuş Hafize Ana?
Ana-
Yunus’u bilmez gibi konuşma Koçak…
Koçak-
Senin sözünden çıkmaz o. Bir iyice
tembihlersin olur biter. Varıp gitmeli kapı-
sına, yoksa hâlimiz harap…
Ana-
Nasıl, neyle gidilir bu kapıya oğul?