Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 90

88
‘Ben Necip Fazıl... Ben kimse miyim?’
Biraz durakladıktan sonra kırgın bir sesle ekledi:
‘Durali de burada... Sesini duymak istedim... Niye
uğra-
mıyor
sun bana? Cenazeme mi geleceksin?’
Sonradan öğrendim ki, Sezai Karakoç hastaymış, te-
lefona çıkan da Tahir Yücel’miş. Bunu sonraları Ta-
hir’le konuştuk.
Büyük Şair, telefonu kapattı. O güne kadar hiç gör-
mediğim bir hüzün belirdi yüzünde. Bir süre sessiz-
ce önündeki kâğıtlara baktı. Bir ara kalemi eline alır
gibi oldu, vazgeçti.
‘Ankara’ya gittiğimde hep yanımda olurdu. Beni uğurla-
mak için istasyona gelirdi. Trenin arkasından koşardı.
dedi mahzun bir hâlde.
Ve şimdi tam hatırlayama-
dığım birçok takdir edici
sözler söyledi Sezai Kara-
koç için. Ama yüzündeki
acı hüznün gölgesi açıl-
mamıştı. Çok sevdiği biri-
ne karşı yaşanan kırgınlık,
insanın yaşadığı en büyük
acı olmalıydı. Hele bu in-
san büyük bir şairse, onun
hüznü bütün insanlığı sar-
sabilirdi. Bütün gücümü toplayarak mırıldandım:
1...,80,81,82,83,84,85,86,87,88,89 91,92,93,94,95,96,97,98,99,100,...198
Powered by FlippingBook