89
‘Efendim, Babıâli’de yazdıklarınıza
üzülmüş.’
64
Durali Yılmaz, konunun devamını şöyle ifade eder:
Ben Sezai Karakoç’un, Necip Fazıl’ın o kitabında
yazdıklarına kırıldığını biliyordum. Kendisinden
duymamıştım; ama kulağıma çalınmıştı bir yerler-
den. Tabiîdir ki onun kırılmasını çok da haklı bulu-
yordum. Birçokları için özel cümleler kullanılırken,
bazılarına kürsüler verilirken, Sezai Karakoç gibi bir
büyük şairin
‘Ah bizimkiler, vah bizimkiler...’
denilerek,
birkaç isimle birlikte zikredilmesi olacak iş değildi.
‘Nasıl olur?’
dedi,
‘Ben, o eserimde adı geçenlerin hi
çbi-
riyle değişmem Sezai’yi. Ben
orada bazılarının adını
öne çıkarırken ironik bir ifade kullandım. Onlardan bin
tanesi bir Sezai eder mi?’
Büyük Şairin hüznü, bütün odayı kaplamıştı. Ne di-
yeceğimi bilemiyordum. Uzun süren sessizliği yine
kendisi bozdu:
‘
Hemen bunu tashih edeceğim. Demek yanlış anlaşıldı.’
Büyük Şairin hüznü bir girdap gibi beni çekip almış-
tı. Sessizlik giderek dayanılmazlaşıyordu.
Bayazıt Hamamı’nın karşısında, nargileciler vardı.
Sezai Karakoç, akşamları oraya geliyor ve geç vakit-
lere kadar otu- ruyordu. Bir akşam gittim ve Sezai
Karakoç’un yanına oturdum. Laf açıldı ve ben Necip
Fazıl’ın:
‘Bin şu kişi, bin bu kişi bir Sezai eder mi?’
de-
diğini naklettim. Tabiî ki Necip Fazıl’ın
Babıâli
’nin
64
Durali Yılmaz;
Bâbıâli’nin Son Sayfaları
, Yedi İklim,
Necip Fazıl Özel
Sayısı,
S. 182, Mayıs 2005.