66
Bir ilkenin tespitidir bu. Yazarın sadece bir işçi ol-
madığını anlatmak ister.
Yazmak istemektedir, işsizdir ve paraya ihtiyacı var-
dır. Yani bir bakıma buna zorunludur. Ancak bu
zorunluluk onu, ihtiyaç duyulduğu zaman çağrılan,
istenildiği zaman uzaklaştırılan biri yapamaz. Maaş
alacağım, diye yazarlığın onurundan ödün vermek
istemez. Tüccar sıfatlı gazete sahiplerine bunları an-
latır, gösterir.
Aylarca bu konuda temaslar yapılır. Arkadaşları
devreye girer. Ama o, ilkelerinden vazgeçmez. Hat-
ta karşı tarafa süre vererek kestirip atar:
“Kabul ettiniz
ettiniz, yoksa konuşmayalım.”
Süre bitimine kısa bir süre kala 2000 lira olan aylık
maaşının 6 aylık toplamı olan 12.000 lira ile Sabri
Özpala kapıdadır. O sırada, bütün parayı odada
yanmakta olan gaz sobasına atıp yakmak gelir
içinden. Yakacak ve şöyle diyecektir: “
Tamam siz
gerekeni yaptınız. İstediğiniz yazıları yazacağım. Para
üze
rine bu kadar pazarlık yapmamalıydınız. Unutmayın
ki; rızkımızı veren Allah’tır.”
Şimşek hızıyla döner
düşüncenin etrafında. Yapmaz. Parayı yakmaktan
çekinmez. Ancak içinden, “
Ya bu adam bir deli deyip
yazdırmaktan vazgeçerlerse.”
düşüncesi geçer.
Sabah
gazetesindeki ‘sütun’ başlıklı köşesinde 10 ay
boyunca hiç ara vermeksizin yazılarını sürdürür.