14
se sendikacı yönüyle Akif İnan’ın kişiliğinde ortaya
koyduğu bu çok yönlülük, üzerinde durmaya değer
bir durumdur. Okuyan, yazan, konuşan, anlatan ve
doğrusunu yapan özelliğiyle farklı ilgi alanlarını
hayatında uzlaştırabilmiştir. Sözgelimi, öğrenciye
ve öğrenciliğe oldukça aşinadır; çünkü kendisini de
ömür boyu okumaktan uzak görmeyen bir öğrenci
olarak görmüştür. Okutan olmakla okuyan olmak
arasında bu anlamda bir zıtlık ya da tahakküm oluş-
turacak bir durum yoktur. Kalemle dostluğu dün-
yaya geldiği anda başlayıp süregelen bitmez tüken-
mez bir serüven olduğuna göre sınıfta kara tahtaya
yazıp durması terslik değil, olsa olsa bir misyonu
teyit etmek sayılabilir. Günlerinin büyük kısmını
konferans vermekle geçiren birinin sınıfta öğrenci-
lere konuşup ders anlatması bu heyecanın dışında
bir etkinlik de değildir.
Aksiyoner yönüyle oluşturduğu görüntü, öğrencile-
rine tavsiye edip öğütlediği “doğrusunu yap, yanlı-
şı elinle, dilinle düzelt” düsturunu önce kendi nef-
sinde yaşamaktan ibarettir. Bu yüzden Akif İnan’ın
edeb
î
, mesleki ve düşünsel yoğunlukları hayatı bo-
yunca ayağına dolaşmamış, birbiriyle çatışıp savaş-
mamıştır. Konuşmak sorumluluk isteyen bir eylem
olduğu kadar konuşana bedel ödeten bir tarafı da
vardır. Şairler coşkunun verdiği akışkanlıkla kimi
zaman zülfü yâre dokunmadan edemezler. Bir de
Akif İnan gibi şair iseler bütün bir halkı bir dizey-
le sınav yapmak için tahtaya kaldırıverirler. Bazen
de kendileri kanunlar karşısında tek ayak üstünde
bekletilirler. Hayatı boyunca konferanslar veren
şairin Necip Fazıl’ın rahle-i tedrisinden geçmişse