10
Hayat hikâyesini anlatırken kendisinin on nesildir
Urfa’da oturan Mirza Ali oymağının çocuğu olduğu-
nu söyler. Anlatıldığına göre Mirza Ali adlı bir bey
600 yıl kadar önce çoluk çocuğuyla beraber zaruret
sebebiyle Konya’dan kalkıp Urfa’nın Suruç ilçesine
yakın bir yere yerleşir. Zamanla çoğalıp Urfa’nın
yerlisi olur.
Hayfa ve Yafa limanları üzerinden Avrupa’ya ihra-
cat yaparlar. Dedeleri ziraat ve koyun tüccarlığı ile
meşguldür. Koyun ticareti için her yıl Erzurum’a ve
Van’a giderlermiş. Sürüleri oradan aldıktan sonra
büyük kervanlar hâlinde getirip Halep ve Şam taraf-
larında satarlarmış. Ailenin ticaret hayatı seferber-
lik yıllarına kadar devam eder. Seferberlik yılların-
da devlet Akif İnan’ın dedesinin elinden paralarını
alır. Harp sonrası devlet altın olarak aldığı paranın
sadece bir kısmını kâğıt para şeklinde öder. İnan’ın
naklettiğine göre o zaman altın ile kâğıt para ara-
sında büyük değer farkı olduğundan İnan’ın dede-
si büyük sermaye kaybına uğramıştır. Geriye kalan
küçük bir sermayeyi ise halı satışı ticaretine yatırır.
Şair Nabi’nin doğduğu topraklarda Mehmet Akif’in
izini sürsün diye bir şairin adı verildi ona. Kulağına
fısıldanan isim ile doğduğu coğrafyanın telkin etti-
ği isim aynı anda aynı noktaya işaret ediyordu: Şiir.
Doğu’nun ortak ağızla söylenen müşterek şarkısıydı
şiir. Sadece doğduğu yeri değil Batı’yı da aydınlatan
ışıktı. Urfalı bir baba ve Maraşlı bir anneden dün-
yaya gelmiş olmak ise başlı başına coğrafyanın in-
san ruhuna yaptığı sürprizlere hazır olmak demekti.
Tahsil hayatı lise son sınıfa kadar Urfa’da geçti. Lise