70
Önder Kutlu & Erhan Örselli & Selçuk Kahraman
Tablo 17. incelendiğinde, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin olumlu yanlarına ilişkin
ifadelerden en çok (%79,21) “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile daha hızlı karar alı-
nacağı” yönündeki yargıya öğrencilerin katıldığı görülmektedir. İkinci olarak katılımcıların
%78,74’ü “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Parlamenter sistemdeki çift başlılık or-
tadan kalkacağı”, çok az bir farkla üçüncü sırada ise katılımcıların %78,73’ü “Cumhur-
başkanlığı hükümet sistemi koalisyonları önleyerek istikrarı sağlayacağı” yargısına katıldığı
tespit edilmiştir. Olumlu yargılar içinde katılımcıların en az desteklediği yargı ise (%66,09)
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi darbeleri önler” yargısıdır. Yargıya katılma düzeyi dik-
kate alındığında katılımcıların büyük bir çoğunluğunun cumhurbaşkanlığı hükümet siste-
minin darbeleri önleyeceğini düşündüğü ifade edilebilir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili algılar çerçevesinde kamu yönetimi açısın-
dan daha hızlı karar alma ve çift başlılığın ortadan kalkması hususları öne çıkmaktadır.
Bununla birlikte kamu yönetiminin işleyişine yönelik olumsuz yargılar arasında ise “cum-
hurbaşkanına verilen yetkilerin çokluğu, kuvvetler ayrılığının zayıflaması ve federal sistem/
rejim değişikliği” şeklindeki yargılar önem arz etmektedir. Bu noktada kamu yönetiminin
işleyişi açısından da bu tür algıların teorik ve pratik açıdan irdelenmesi ve analiz edilmesi
gerekmektedir.
Türkiye’de bürokrasinin tarafsızlığına yönelik uzun süredir çeşitli kaygılar gündeme gel-
miş, farklı tartışmalar yapılmıştır. Hem vatandaşlar hem de siyasal partiler açısından bü-
rokrasinin nasıl davranması gerektiğine yönelik çeşitli öneriler ortaya atılmıştır. Kuşkusuz
üniversite öğrencilerinin bürokrasinin yeniden şekillenmesine yol açacak bir hükümet sis-
temi konusunda pek çok yaklaşım biçimi, beklentileri ve kaygıları oluşmuştur. Bununla
birlikte parlamenter hükümet sistemlerinde bürokratların tam tarafsızlık prensibi içerisinde
hareket etmeleri öngörülürken, gerçekte siyasal iktidarın gücü nispetinde kendi tercihle-
rinden çok siyasi tercihlerin politikalarını yaşama geçirmekle meşgul olmaktadır. Bu se-
beple meşruiyetini doğrudan halktan alan güçlü bir yürütmenin bürokrasinin daha dinamik
çalıştırılmasına yardımcı olabileceği savunulmaktadır. Nitekim bu çalışmada güçlü yürüt-
me ve etkin yönetim öne çıkan temel beklentiler olarak karşımıza çıkmıştır.
Diğer yandan Weberyan bürokrasi anlayışının yönetim-siyaset ayrımını bürokrasinin te-
mel prensipleri arasında görmesi, siyasetten ayrı bir yapılanma yaklaşımı eleştiriye tabi
tutulmuştur (Yılmaz ve Doğan, 2014,s. 251). Bu açıdan klasik bürokrasi kuramı, özellikle
birtakım kriz dönemlerinde kamu yönetiminin güncel sorunlarına istenilen yanıtları ve-
rememektedir. Kuşkusuz bu husus teoriden çok süreç içerisinde gelişen bir durumdur.
Dünyadaki uygulamalarda özellikle üst kademe yöneticileri siyasi eğilimlerden kesinlikle
bağımsız değildir. Weber’in, bürokratları siyasi tercihleri olmayan ve nesnel hareket eden
kimseler olarak görmesi esasında modern toplumlarda bürokrasiyi olduğundan daha fazla
güçlü görme yanılsamasıdır. Hâlbuki bürokrasi, bir amaç değil bir araçtır. Eğer Weber’in
öngördüğü bürokrasi kuramı günümüzde geçerli olarak kabul edilirse demokrasilerdeki
“halk egemenliği” ya da “millet iradesi” kavramları anlamsızlaşabilir (Tortop, İsbir, Aykaç,
Yayman ve Özer, 2016,s. 435). Bu sebeple yapısal açıdan organik ve dinamik bir özellik
taşıyan kamu yönetiminin belirli dönemlerde yeniden yapılandırılması gerekebilmektedir
(Kutlu, 2004, s. 23).