GENÇLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
57
Üniversite Öğrencilerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Algısı: Konya Örneği
bugüne aynı işleyiş biçimi ile gelmemiştir. Gerek parlamenter sistemin gerekse başkanlık
sisteminin işleyişinde her ülkenin siyasi kültürü, parti sistemi, kurumsallaşma süreçleri
ile ekonomik ve toplumsal yapılarının oldukça etkili olduğu bilinmektedir (Musil, 2013, s.
205).
Türkiye’de başkanlık sisteminin uygulanabilirliği ve cumhurbaşkanının halk tarafından se-
çilmesi konusu özellikle son otuz yıllık dönemde hem siyasi kadrolar ve liderler (Yayman,
2016, ss. 281-293; Kuzu, 2016, s. 12) tarafından hem de bilimsel literatürde sıkça dile
getirilen ve tartışılan bir husustur (Yazıcı, 2011, ss. 161-162; Alkan, 2013, ss. 329-336;
Gülener, 2016, s. 7). Başkanlık sisteminin Türkiye’de uygulanması gerektiğini söyleyenler
güçlü yürütme ve bunun doğurduğu siyasal istikrar ve yönetilebilirlik konuları üzerinde
yoğunlaşırken (Miş ve Duran, 2017, s. 7), sisteminin “tek adamlığa” ve sonuçta “otoriter”
bir yönetime yol açabilme ihtimali nedeniyle ülkenin “bölünme” ve “ayrışma” ihtimallerine
odaklanan (Bayram, 2016, s. 58) karşı tezler de öne sürülmüştür.
Ortalama her 10-15 yıla bir darbenin düştüğü Türkiye’nin cumhurbaşkanı seçim tecrübesi
değerlendirildiğinde, seçimlerin tamamının problemli olduğu görülmektedir. En son 2007
yılında yaşanan 367 Krizi ile bütün bu sıkıntılı seçim süreçleri bambaşka bir mecraya sü-
rüklenmiş, sonuçta anayasada yapılan değişiklikle süreç farklı bir yöne doğru evrilmiştir.
Anayasa değişikliklerinin referandumla birlikte kabul edilmesiyle, Cumhurbaşkanının artık
halk tarafından seçilmesinin önü açılmıştır.
Böylece 2014 yılında, parlamenter sistemde yürütmenin sorumsuz kanadını oluşturan
cumhurbaşkanının halk tarafından seçilecek olması, mevcut sistemin tüm aktörlerce
sorgulanması sonucunu doğurmuştur. Zira cumhurbaşkanının doğrudan halkın oyları ile
seçilecek olması, devlet yönetimi açısından ele alındığında meşruiyetini doğrudan halk
tarafından alan çift başlı bir yapıyı ortaya çıkarmıştır. Böyle bir yapının parlamenter sis-
temle uzaktan, yakından alakasının olmadığı gerçeği, sistemin daha fazla tartışılmasını
sağlamıştır. Sonuçta, 2014 yılı sonrası için sistemin adı konulmamış olsa da “başkanlık” ya
da “yarı başkanlık” sisteminin uygulanmaya başladığı sıklıkla dile getirilmiştir.
15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilmek istenen hain darbe kalkışmasından sonra sis-
tem tartışmaları daha da önem kazanarak; Ak Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortak
bir girişimi olarak TBMM’de on sekiz maddelik anayasa değişikliğinin kabul edilmesi so-
nucu 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen referandumda cumhurbaşkanlığı hükümet
sisteminin oylanması söz konusu olmuştur.
Yaşanan gelişmeler neticesinde Türkiye’de cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin taraf-
tarları ve karşıtlarınca ileri sürülen argümanlarda daha fazla netleşme görülmesine rağmen
hala tartışmaların kaygılar ve önyargılar üzerinden yürütüldüğü de bir vakıadır (Sobacı ve
Köseoğlu, 2016, s. 11). Başkanlık sisteminin Türkiye’de benimsenmesi gerektiğini savu-
nanların çoğunlukla kullandıkları argümanlar, “siyasi istikrar”, “demokrasinin derinleşmesi
ve pekişmesi”, “yönetimde çift başlılık sorununun aşılması”, “yürütme organının hızlı ve
etkin karar alması”, “yönetimde bürokratik vesayetin sonlandırılması”, “yasama ve yürütme