136
okuduklarında neden, ‘fazla üstelemeyin, bu şehirde
yalnızım’ der gibi bakarlar? Ve neden, ‘yalnızlığın
üşüyen dili’, ‘Çile’li yüzlerde, bir sabır geleneğine
dönüşür?
Necip Fazıl, 25 Mayıs 1983 gecesi, Erenköy’deki
evinin kitaplarla, dergilerle, plaklarla dolu küçük
odasında, en son hangi plağı dinlemiş, en son
hangi kitabın kapağını aralamış, en son hangi notu
yazmıştır? Dergilerin ‘kocaman’ özel sayılarında
bunlara neden değinilmez?
Özdemir Asaf, Oktay Akbal, Peyami Safa, Sezai Ka-
rakoç gibi isimler,
Büyük Doğu
’da yazmışlardır.
Bü-
yük Doğu
’nun 2 Ocak 1948 tarihli 74. sayısının kapa-
ğını kumar, fuhuş, hırsızlık ve alkol gibi yükselen
toplumsal sorunlar işgal ediyor. İçinde ise kimi te-
mel dinî metinlerin yanı sıra tarihî, iktisadi ve aktü-
el yazılarla incelemelere ek olarak bir şiir ve bir de
öykü yer alıyor. Arka kapakta ise güleriz ağlanacak
halimize dedirten olay ya da anekdotların okurlarla
paylaşıldığı, zaman zaman da tiye alındığı ‘Gülebil-
sek’ köşesi yer alıyor. 74. sayıda, köşeye, otuz beş
yıl önce
Cem
dergisinde Musahip Efendi imzasıyla
yayımlanan bir anekdot alıntılanmış.
Necip Fazıl ve Birkaç İncelik
Ağaç
dergisinin klişelerini,
söner
gibi
olan
sobayı
karıştırmak
için
kullanır.
Muhsin Ertuğrul’un alev alan
boy klişesinden çıkan yeşil,
mavi, kırmızı, sarı ışıkları
görünce
ışıkları
kapatıp