145
Necip Fazıl Üstad’a,
‘Bunu size dışarıda dikilen birisi
gönderdi.’
diyerek uzattı. Kâğıdı okuyan Üstad’ın
yüzü değişti; çekmeceyi çekti; bir miktar para alıp
kahveci çırağına verdi;
‘Ona götür’
dedi. Sonra
da Aziz Nesin’in gönderdiği şiiri buruşturup çöp
sepetine attı.”
Bu olay, 1940’lı yılların sonlarına doğru cereyan eder.
O zamanlar meşhur olmayan Aziz Nesin’in şartları
çok ağırdı; belki de bir dilim ekmeğin hasretini
çekiyordu. Dilenemiyor, kendisine yakışmayacak
yollara başvuramıyor, telif almak ümidiyle bir şiirini
Necip Fazıl’a gönderiyor. O da şiiri dergisine girecek
kıratta bulmamasına rağmen gerekeni yapıyor. Birisi
kimin kapısını çalacağını biliyor, diğeri de hâlden
anlıyor.
Gün geldi, üne kavuşan Aziz Nesin çiftlik sahibi
oldu. Necip Fazıl’a ‘Aziz üstadım’la başlayan nefis
ve nezih bir mektup yazdı; arabasıyla aldırarak
onu çiftliğinde birkaç gün misafir etmek istediğini
bildirdi. Ne yazık ki Necip Fazıl’ın son günleriydi, bu
davete icabet edemedi. Biri İslamcı, diğeri Marksistti;
ama ikisi de insanlığının farkındaydı. Fikri ne olursa
olsun, böyle kişileri takdir edebildiğimiz gün biz de
insanlığımızın şuuruna ereriz. Hatta böyle meziyetli
kişilere değil sokakta, bakkalda rastladığımız her
ferde verdiğimiz değer ölçüsünde biz de insan
oluruz.