12
insandır. Buradaki paradoksu sanat eseriyle çözeriz.
Biliriz ki bu bir sanat eseridir ve bu insan gerçek ha-
yat ve insandan mülhem bir
kurgudur. Bu itibarla
bir şaire karşı, şiirindeki bir mısrayı, bir olguyu bir
belge olarak kullanamayız. Fakat şair şiirinde bütün
varlığıyla boylu boyunca yatıyorsa ona karşı hangi
belgeyi kullanabiliriz?
“Şair Ahlâkı”
başlıklı mükemmel yazısında, “Şiiri an-
lamak kadar, hatta biraz daha zordur şairi anlatmak”
diyen Sezai Karakoç’un cümlesini meselemizle ba-
ğıntısı içinde biraz daha netleştirebiliriz: Şairi anlat-
mak şiiri anlatmaktan daha zordur. Çünkü şiir şiir-
lerle açıklanabilir; oysa her şair başka bir kişiliktir.
Bir şair başka bir şairle anlatılamaz. Şair biriciktir.
Bu biricikliği modern insan birey vurgusuyla iyice
keskinleştirmiştir. Bütün zamanları göz önüne ala-
rak şiire ve şaire bu bakış açısıyla yaklaşmak müm-
künken, modern zamanlarda şiir, ben başkaysam
şiirim de başkadır diyerek, bütünüyle kendine özgü
bir bakış açısıyla baş başa bırakır şairi. Bunun için
modern şiir, şiirden daha zordur. Yazması da oku-
ması da. Modern şiir, şairin biricikliğinin yanına
şiirin biricikliğini koyar. Bunun için modern şiirde
şiir hangi şairin kaleminden çıktıysa onu da anlatır.
Biz de bu şiirde dile gelen insanla bağ kurabildik-
çe bu şiire katılırız. Duygularına ve düşüncelerine
ortak oluruz. Şiiri anladıkça şairiyle kurduğumuz
bağ, aynı zamanda kendimizle kurduğumuz bağ-
dır. Bağlantı noktaları belirginleştikçe kendimizi ve
dünyayı kavrayışımız biraz daha berraklaşır. Bu iti-
barla, bu kitapta Alâeddin Özdenören’in hayat hikâ-