42
Çünkü Cemil Meriç, kitaplardan tanıdığı sosyalizm-
le yalnızdır.
Putları kırılan göçmen çocuğu yeni bir put
bulmuştur: Sosyalizm. Tercüme kalemin-
de reis muavinliği. Ve istemeyerek kabul
edilen nahiye müdürlüğü. Sonra değişen
dünya, telefonla işine son veriliş. Köy öğret-
menliği. Ve bir nisan sabahı evinin aranışı.
Nezaret. Hapishane.
Mahkemede Marksist olduğunu haykır-
dığı zaman tek işçinin elini sıkmış değildi.
Sadece namuslu olmak, ‘korktuğu için sus-
tu’ dedirtmemek istiyordu. Zaten yaşanıl-
maz bir dünyadaydı artık, cinsî buhran, ruhî
buhran... En küçük bir pırıltı yoktu hayatın-
da. Bir sığınaktı Marksizm, bir kaçıştı, bir
yaşama gerekçesiydi, belki de inanıyordu
Marksizme. Eziliyordu ve ezilenlerin yanın-
daydı... Kitaplardan tanımıştı sosyalizmi.
Ne kadar anlamıştı, anlayabilir miydi? Sınıf
kavgası yoktu Hatay’da, çünkü sınıf şuuru
yoktu. Marksizm, gerçekten meçhule yani
rüyaya kaçıştı. İnsanları seviyordu. Ama
sığındığı her kale insanlardan biraz daha
uzaklaştırıyordu onu.
Beraat etti. Ne var ki bütün dostları, bütün
tanıdıkları selamı sabahı kestiler. Yirmi yıl
bir Jan Valjan hayatı…